Arama:

Yağmur Kokusu

Bir gül, taze bir fincan kahve, odun ateşi.

Hatırladın değil mi? Kokusu burnuna geldi mi? Burnun 1 trilyon kokuyu ayırt edebiliyor, gül kokusu – kahve kokusu – odun ateşi kokusu bir trilyon içerinden yalnızca 3 tanesi. Bu yeni bir araştırma, 1 trilyon koku ayırt edebilme. Sen de burnunla gurur duydun değil mi? Üzerine bir de ne yapıyoruz, bu kokuları anılarımızla ve duygularımızla ilintilendirebiliyoruz. Bu konunun biyolojik nedenleri bir yana dursun, bu trilyon kokudan kendi alanımla ilgili olanını seçeyim: Yağmur kokusu, hem de kendisinin bir kokusunun olmamasına rağmen. Peki yağmuru “kokusuz” olmasına rağmen nasıl koklayabiliyoruz?

 

Az önce de dediğim gibi yağmurun tek başına bir kokusu yok esasen. Ama yağmurdan sonra bir toprak kokusu olur, sadece yağmur sonrasına özel bir koku, aşağı yukarı herkesin zihninde aynı koku canlanmıştır şu an. Ya da henüz bir iki damla yağmur, yeri ıslatmışken havadaki kokudan fırtınanın yaklaştığını anlayabilirsiniz bazen. İşte bu aslında yağmurun “başka bir bedende koku üretmesi” gibi bir durum, kendi kokusu değil, temas ettiği objenin yada o şey her ne ise onu nemlendirmesi ile ürettiği koku. Kokunun kaynağını tek bir faktörle sınırlamak da doğru olmaz sanırım, o yüzden tane tane gidelim.

Yaklaşmakta olan bir fırtınayı düşünelim, kapalı nemli havayı. Bu fırtınaya sebep olan rüzgar, ayrı ayrı kokuların bütününü taşır, bir koku orkestrası gibi. Fırtına sizin bulunduğunuz bölgeye henüz yaklaşıyorken de muhtemelen ozonun kokusunu alırsın. Şöyle ki, yaklaşan fırtına bulutları içindeki, şimşeği oluşturacak olan yüksek elektrik yükü havadaki oksijen gazını atomlarına ayırır, yani iki oksijen atomuna. Resmen oksijeni çarpıyor, şak diye ikiye ayırıyor. O2 ikiye ayrılıp iki adet O1atomuna dönünce tabii yalnız kalmayı sevmediğinden olsa gerek gidip tekrar O2 ile birleşir ve O3 (ozon) oluşur. Ve rüzgarların sürüklemesiyle de ozonun kendine has, keskin kokusu etrafa yayılır. Bu arada ilginç bir şekilde, ozon ismi kokmak anlamına gelen Yunan kökenli “ozein”den geliyor. Enteresan değil mi?

Şimdi yağmur düşmeye başladığında ise topraktan yeni bir koku gelmeye başlıyor, hatta bu kokunun literatürde bir ismi var, PETRICHOR. Hazır mısın, bunun da kökeninde yine Yunanca var; petros taş, kaya demek ichor ise Yunan Tanrılarının damarlarında akan eterimsi, uçucu ince esans. İnsan “Vay arkadaş” demeden edemiyor 🙂 Mevzu Zeus’a bağlanmadan işin bilim ayağına geri döneyim -> Petrikor’un, bizim tabirimizle toprak kokusunun kaynağı, aslında topraktan uçup da taşa kayaya kire toza yapışan bazı maddeler. Toprakta ayrışan organik materyaller toprak kuruyken zamanla uçarak tozlara, taşlara kayalara yapışıyor ve kayadaki minerallerle birleştiğinde ortaya bir molekül karışımı çıkıyor. Üzerine yağmur damlası düştüğünde ise bu bileşim yeniden havaya yayılıyor. Sonuç olarak yağmuru değil, yağmurun aktive ettiği bu bileşimin kokusunu alıyoruz. Şimdi daha güzel kısmına gelelim. Aslında bu kokuya sebep olan kimyasallar yağmur olmadığı zamanlarda toprakta kalıyor ve bitkiyi uyarıyor, şu an su yok, o yüzden köklerinin büyümesini, gelişimini şimdilik durdur diyor ve bitkinin suya olan ihtiyacını azaltıyor. Dolayısıyla koku aslında bitkiye mesaj veriyor, aynen güllerin verdiği mesaj gibi, anlarsın ya ;)))

İki faktör saydık, ozon ve taşlar üzerinde oluşan moleküller. Üçüncüsü de, topraktaki actinobacteria türündeki bir bakteri, geosmin adında bir kimyasal salgılayarak petrikor’a neden oluyor. Hava nemli olduğunda ve zemin de nemlenmeye başladığında aktinobakterinin aktivitesi artıyor ve daha çok geosmin üretiyor. Bu arada geosmin, pancara toprağımsı tadını veren madde. Her şey birbiriyle ne kadar bağlantılı, değil mi? “Ne kokuymuş arkadaş” diyor insan. Bu bağlantı zincirine bir halka daha ekleyeceğim, hazır mısın?: Bak bütün bu saydığımız, hava yoluyla bir şekilde karışan kimyasallar aslında bazı mesajlar da taşıyor, doğanın işleyişi için. Mesela suya karıştığında balıklara yumurtlama zamanının geldiği sinyalini veriyor. Başka bir örnek, geosmin, çölde develerin vaha bulması için uyarı ışığı yakıyor. Buna karşılık, geosmin üreten bakteriler de spor üretmek için develeri taşıyıcı olarak kullanıyorlar. Bize dışarıdan sıradan görünen ama karmaşık olduğu kadar bir o kadar da düzenli işleyen sistem, DOĞA.

Dur gitme, son bir detay kaldı, petrikor havaya nasıl yayılıyor? Bunu biliyor musun?

Petrikorun oluşum süreci, ilk defa Avustralyalı bilim insanları tarafından 1964’te yayımlanmıştı ancak bu kokunun etrafa nasıl, “hangi yolla” yayıldığı bilinmiyordu. Ve yakın zamanda 2010’larda MIT (Massachusetts Institute of Technology) sürecin mekanizması üzerinde çalıştı. Bu mekanizma aerosollerin (katı veya sıvının gaz ortamı içinde dağılması) yağmur aracılığıyla çevreye yayılmasıyla aynı işliyor. MIT’nin yaptığı çalışmaya göre;, yüksek hızlı kameralar kullanılarak yağmur damlaları gözlemlenmiş, bir yağmur damlası toprağa veya başka gözenekli bir yüzeye çarptığında, yüzeyle temasa geçtiği o noktada küçük hava baloncukları oluşuyor (bardaktaki suyu karıştırdığında oluşan hava kabarcıkları gbi), daha sonra bu kabarcıkları yukarı doğru fırlatıyor, aynı bardağa gazoz veya kola döktüğümüzde, sıvı yüzeyinin hemen üzerinde uçuşan o minik gazlar gibi. Ve rüzgarla birlikte bu minik kabarcıklar da etrafa yayılmış oluyor, hatta zamanla uzaklara bile gidebiliyor. Aerosol, bakteri, virüs, molekül vs. taşıyabilen bu kabarcıkların da bu taşıdıkları maddeler nedeniyle bir aroması, bir kokusu oluyor.

İşte yağmur kokusu sandığımız şeyle develerin çölde vaha bulmasına yardım eden madde aynı çıkabiliyor, “hiç bir şey göründüğü gibi değil” korku filmi repliği ile konuyu kapatayım. Hasar vermeyen, çaylı kahveli bisküvili, bol sohbetli güzel yağmurlar efem Sağlıcakla kalın.

 

 

 

Havaların Öngörülebilmesi Sigortalının da Sigortacının da 1 Numaralı İhtiyacı

İklim değişimi dediğimizde aklınıza ilk ne geliyor. Eskiden buzulların erimesi, deniz suyu seviyelerinin yükselmesi derdik değil mi? Kaçımız buzul gördük acaba? Ya da kaçımızın deniz suyu seviyesi artışından bir ada ülkesindeki evi zarar gördü. Buzulların erimesi ya da deniz suyu seviyelerinin yükselmesi önemsiz bir şey mi?

Tabii ki hayır, tam da iklim değişiminin verdiği zararın temelinde yer alıyor. Ama bulunduğumuz coğrafyanın da aslında bir buzul erimesinden farksız bir şekilde iklim değişiminden etkilendiğini yaşadığımız kuraklıklar, karsız geçen kışlar ve afet seviyesindeki yağışlar, metal yüzeylere bile zarar veren dolu yağışları ile daha fazla anladık ve hissettik. Aslında yaşadıklarımız yalnızca bizim coğrafyamıza da özel değildi.

İklim değişiminin küresel ölçekte, bütün dünyada en önemli etkilerinden birisi de aşırı hava olaylarının sıklığı ve şiddetinin artması. Hep söylenir ya “zarar veren, doğal afetler değil, insanın kendisidir” diye. İşte bu söz, bu noktada daha da bir anlam kazanıyor. Zaten depremin insana zararı koca koca binaların yıkılması ile olmuyor mu? Ya da sel ve taşkınlar altyapı sisteminin yetersizliğinden, ya da suyun akacağı yatağın üzerine oturmamızdan kaynaklanmıyor mu? Beton döktüğümüz, asfaltladığımız her yerde zeminin geçirgenliğini de azaltıyoruz ve sonuç olarak sele zemin hazırlıyoruz. İşte daha da çoğaltabileceğimiz bu örneklerin verdiği zarara, iklim değişimi eklenince zarar çarpan şeklinde büyüyüp yıkıcı hal alıyor. Bir bakıma sorunun kaynağına inerek onu daha da vurucu hale getiriyoruz. İklim değişimi deyince anlatacak o kadar çok şey var ki, bırakırsanız durmam yani, sıkılırsanız “iki dakika sus Bünyamin” diyebilirsiniz 😄.

Şimdi her ay sizlerle okyanusların dibinden atmosferin tepesine kadar her alandaki sıra dışılıklardan konuşacağız. Bu ilk ayda biraz rakamlara (cebimizi etkileyen rakamlar) bakalım, gelecek aylarda doğaya dalarız dedim. Ne dedik, “ekstrem hava olaylarının şiddeti ve sıklığı artıyor”. Eş zamanlı olarak doğal afetlerin neden olduğu ekonomik kayıplar da önemli ölçüde artıyor. Bunun da tahmin edeceğiniz gibi özellikle sigorta ve sigortacılık sektörü için önemli sonuçları olacak tabi, hatta oluyor. Sonuçlar dediğimiz maddi kayıplar tabii. Bu sonuçları en aza indirmek nasıl mümkün? İklim değişiminin önüne geçecek insani yaşantıya dönmekte direniyor ve değişimin sonuçları karşımızca afetlerle çıkıyorsa geriye aşırı hava olaylarını iyi tahmin etmek kalıyor ki tedbirlerle zararı en aza indirebilelim. Yani kriz oluşmasını istemiyorsak risk yönetimini yapmak, risk yönetimi için de iklim değişimi verilerini hesaba katmak gerekiyor. Öte yandan iklim değişimi hepimizin sigorta ihtiyacını artırırken, sigorta sektörü için de bu ihtiyaçlara yeni çözümler bulması ve sektörün büyümesi anlamına geliyor.

Özellikle son yıllarda doğal afetlerin getirdiği kayıplar önemli ölçüde arttı ve dünya çapında sigorta endüstrisine birtakım zorluklar getirdi. Örneklere bakalım, çok değil 12-13 yıl öncesinden bugüne taşıyalım; 2005’te ABD’yi ve yakınındaki ülkeleri vuran Katrina, Wilma ve Dennis kasırgaları, yaklaşık 174 MİLYAR DOLAR’lık ekonomik kayba neden olmuştu. Ve bunun 66 milyar doları sigorta kapsamında olan kayıptı. Sırf Katrina kasırgasının bile 45 milyar dolar zararı olduğu tahmin ediliyor. Bu arada dünyanın bir ucunda meydana gelen olaylar oraya aitmiş hissi veriyor insana ama bize de geleceğim ve zaten yaşadıklarımızdan o çıkarımı birçoğumuz yapıyordur herhâlde.

Avrupa’da yaşanan hava olaylarının da yaşattığı büyük kayıplar var. Örneğin 2002 yılında Almanya’da gerçekleşen sel yaklaşık 9.2 milyar Euro kayba sebep oldu. Toplamda, Ağustos 2002’de Avrupa’da gerçekleşen seller, 3.2 milyar doları sigorta kapsamında olmak üzere yaklaşık 15 milyar dolarlık ekonomik zarara neden oldu. İngiltere, 2007 yazında ekstrem yağış yüzünden 2 büyük sel olayı yaşadı. Zamanı hızlandırdık, sizi örneklerle yormayacağım, 10 yıl atladık, 2017 Kasırga sezonu baya aksiyonlu geçti. Irma, Harvey, Jose, Maria hatırlarsınız. Hele Irma!!! İrma tektonik hareketler gibi haritayı değiştirdi. İrma Kasırgası Florida’ya epey pahalıya patladı. Florida, narenciyede, özellikle portakal üretiminde dünyada ikinci. Ama Irma yüzünden ürünlerinde %20 kayıp yaşadı ve bir ağacın tekrar yetişmesi zaman alacağı için, aslında bu zarar birkaç yıllık bir hasar. Öte yandan, adaların dış dünyayla en önemli bağlantısı olan limanlar, havaalanları gibi yapılar bu tür olaylarla zarar görüyor. Bu da ekonomisinin büyük kısmını turizmin oluşturduğu adaları başka bir yönden vurmuş oldu. Yani zarar kasırgaların anlık vurmasının ötesinde adeta bir zarar sürecini arkasından tetikledi. Harvey ve Irma’nın toplam sigortalı hasar maliyeti ise 50-70 milyar dolar arasında. Çok yakınımızdan da bir örnek, hatta bir de yakın zamandan 2017 Temmuz’da İstanbul’da meydana gelen sel ve doluda 168 milyon liralık 22 bin adet hasar ihbarı olmuştu. Yine aynı yıl gerçekleşen deprem ve sel olayı ile birlikte toplam sigorta maliyeti 300 milyon lirayı bulmuştu. Bütün bu ekonomik kayıpların kapsamı, aslında modern toplumların iklimde yaşanan aşırı değişimlere ne kadar hassas olduğunu, sigortalanma ve sigortacılık sektörü için bilginin (tahminin) her türlü zararı en aza indirmek için ne kadar önemli olduğunu vurgulamış oluyor. Bu arada gerçekleşen zarar rakamları ile sigortalı hasar maliyetleri arasındaki farkı görüyorsunuz değil mi? Yalnızca bu rakamlar; sigorta ihtiyacı ve sigortacılık sektörü ile iklim değişimi arasındaki makasın halen çok açık olduğunu net olarak ortaya koyuyor.

IPCC (Hükümetlerarası Iklim Değişikliği Paneli), iklim değişiminin sıra dışı hava olalarının şiddetini ve sıklığını artıracağını tahmin ediyor. Sıra dışı yağışlar, tropikal siklonlar ve belirli bölgelerde ısı dalgalarında artışlara yol açacağını öngörüyor. İşte tam burada bize geliyoruz, “ISI DALGALARI “. Bizdeki sel oluşturan, içinde dolu ihtiva eden ağır sağanaklar bu ısı dalgalarının artışı ile orantılı. Avrupa Çevre Ajansı son 20 yıl içinde Akdeniz’deki deniz suyu sıcaklıklarına dikkat çekiyor. Deniz suyu sıcaklıklarının artışı ısı dalgaları, ısı dalgaları da dolu da ihtiva eden sıra dışı hava olaylarını artırıyor. Günlük gördüğümüz şimşek ve fırtına gibi diğer küçük çaplı hava olayları üzerindeki etkileri ise henüz belirsiz. Küresel ısınmanın sıra dışı hava koşullarına karşı hassasiyeti artırma potansiyeli, sigorta sektörünün de potansiyelini artırıyor.

Uzun lafın kısası iklim değişimi hayatımızda maddi manevi riskleri artırıyor. Sigorta yaygınlığı henüz bu değişimin büyüklüğünü yakalamış değil. Ve iklim değişimi bu makası açma noktasında hepimizin ortak desteği ile hızla ilerliyor. Gelecek ay yine buluşalım, olur mu?

İKLİM DEĞİŞİMİ – İNTERNET DEĞİŞİMİ

İklim değişiminin ilişki kurduğu birçok alandan bahsedebiliriz. Tarım, sağlık, güvenlik, yangınlar, deniz yaşantısı, türlerin sayısı ve garantisi… daha bir çok konu bağlayabiliriz, siz de bu başlıkların bir çoğu ile ilgili haber izlemiş okumuşsunuzdur. Buraya bir başlık daha ekliyorum. Hazır mısınız? Ama bu seferki başlık çok fazla duyduklarınızdan değil. İklimi değişen bir dünya internetsiz bir dünya mı demek? İnternetin olmamasının ihtimalini bile durunca fenalaşmaya başladığımız teknoloji çağında çok vahim ve kaygı verici bir durum değil mi bu? Kaba hatlarıyla mevzu nedir? “İklim değişiminin getirdiği problemlerden biri deniz seviyelerinin yükselmesi ve deniz seviyesinin yükselmesi de internet altyapısını değiştiriyor”.

Peki nasıl? Tabii konuyu monitörlerinize taşıma nedenimiz konu üzerine yeni bir araştırmanın bulunması, hatta iklim değişiminin internet üzerindeki etkisini inceleyen ilk değerlendirme bu, ve çok taze. Amerika için yapılan bu araştırmada “Internet Atlas”ın verileri, internetin fiziksel yapısını gösteren geniş kapsamlı küresel harita ve NOAA’nın (Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi) deniz seviyesi projeksiyonları – deniz seviyesi hakkında tahmin modelleri- kullanılmış. Tüm bunların kombiniyle elde edilen sonuç ise şunu söylüyor: Özellikle Amerika’nın yoğun nüfuslu kıyı bölgelerinde yer alan fiber optik ağlar, ki bunlar upuzun binlerce kilometre uzunluğunda kablolar oluyor, yükselen denizlerle beraber sular altında kalabilir. Hem de 15 yıl gibi kısa bir süre içinde. Hatta biraz daha sayısallaştırırsak, 2033 yılına kadar 6 bin kilometreden fazla fiber ağ sular altında kalabilecek. İklim değişimi öyle kapsamlı bir şey ki, nerede nasıl bir etkisiyle karşılaşacağız, kestirmek öyle çok da mümkün olamıyor. Kelebek etkisinin en canlı örneği sanırım. Mesela başlıca etkileri deyince buzulların erimesi, kuraklık, ekstrem hava olaylarının artması.

Amerika’da internet altyapısının çoğu yerin altına gömülü, uzun ağlar şeklinde ve tipik olarak karayolları ile sahil yollarına paralel şekilde dizayn edilmiş. 20-25 yıl önce bu altyapı kurulurken iklim değişiminin interneti etkileyeceği gibi bir düşünce yoktu doğal olarak. Ve şimdi sahile yakın kurulan bu altyapı deniz seviyelerinin giderek yükseliyor olması sebebiyle sular altında kalma riskiyle karşı karşıya. Böyle bir şey gerçekleşirse, altyapı resmen bir tuzlu su havuzunun içinde kalacak ve tabi bu da kablolara, diğer materyallere zarar verecek. Ne gibi zararlar bu konuştuklarımız? Mesela tuz, bağlantıları aşındırma yeteneğine sahip veya su molekülleri, fiber optik hatlarda mikroskobik çatlaklara yol yapabiliyor, fırtına veya taşkınlar sonucu kablo materyali zarar görebilir. Yani birçok parametrenin farklı nedenlerle baskısı söz konusu olacak, bu da sinyallerde kayıpları yaşatabilecek. Ayrıca bu altyapının birçoğu yıllar önce oluşturulduğu için mühürler ve kaplama telleri de hasarlara karşı daha savunmasız kalıyor. Bu yükselen suyun ve tuzun yapacakları. Bir de kabloların durumu var. Bu kablolar kıyıya yakın kablolar ama deniz için özel tasarlanmış kablolardan değil ki. Evet, suya karşı dirençliler fakat deniz kabloları gibi “su geçirmez” değiller. Dahası, su geçirmez olacak şekilde tasarlanan sistemin parçaları da sandığımız kadar dayanıklı değil. Sudaki gerilmelere karşı dirençliler ama belli noktalarda transoceanic (denizaşırı, kıtalararası bağlantıyı sağlayan kablolar) ağlar su yüzüne çıkmak zorunda, arada kafasını çıkarıp nefes alması gibi düşün.

Deniz seviyesinin yükselmesi tek başına bir tehdit değil bu arada. İklim değişiminin başka bir etkisi daha var. Önce tahmin alayım mı? Ne olabilir, aşırı hava olayları? Vallahi bravo bir seferde bildin. Evet, fırtınalar, kasırgalar, taşkınlar. Artan sıcaklıklarla hava daha sık değişiyor, daha güçlü sıra dışı hava olayları yaşanıyor, dolayısıyla da Sandy gibi Katrina gibi büyük kasırgalar internet ağını deforme edebiliyor. Mesela daha geçtiğimiz yıl Florida’da yaşanan Irma Kasırgasından sonra birçok insan haftalarca internetsiz kalmıştı.

Bu durumdan en çok etkileneceği düşünülen şehirler New York, Miami ve Seattle (araştırma Amerika’da olduğu için şehirler de Amerika’dan). Ama bu şehirlerdeki etkilenme tabii küresel bir problem yaratacağı da düşünülüyor.

Örnekler hep Amerika’dan ama küresel bir problem söz konusu aslında. Biraz önce de bahsettiğim gibi Transoceanic dediğimiz kıtalararası ağlarla bu sorun kıta kıta gezecek tabii.

 

İklim Değişiminden Dünya Miraslarına, Dünya Miraslarından İklim Değişimlerine Bağlantı

Koskoca yapılar, yüzyıllara dayanmış taşlar, kayalıklar, asırların habitatı nasıl olur da bir iklim değişimi ile yıkılabilir? Evet maalesef öyle, İklim değişimi Dünya Kültür Miraslarımızı da tehdit ediyor. Aslında her şeyi etkilediği gibi tarihimizi etkilemesi de çok doğal. Anılar, hatıralar, yaşanmışlıklar bizi biz yapıyor, nasıl ders çıkartırsan çıkart, ruhunu nasıl eğitirsen eğit, ama çok önemli. Tarihin de hatıraları Dünya Kültür Mirasları. Şimdi konuştuğumuzda daha netleşecek, hadi başlayalım.

İklim değişimi, buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, orman yangınlarının sıklaşması, kuraklık, ısı dalgaları, salgın hastalıklar, okyanusların asidikleşmesi gibi birçok probleme yol açıyor. Bunları duyarak biliyorduk, şimdi yaşayarak biliyoruz. Yeni bir rapora göre, daha şimdiden 29 ülkede 31 Doğal ve Kültürel Dünya Mirası alanı iklim değişiminden etkilenmiş durumda. Artan sıcaklıklara, eriyen buzullara, yükselen denizlere, yoğunlaşan hava olaylarına, kötüleşen kuraklığa ve uzun süren orman yangını sezonlarına karşı artık daha hassaslar. Aynen buzullar gibi. Buzullar artık ısınmaya karşı daha savunmasız. Neden? Yaşlı ama dağ gibi birini gördüğümüzde “o eski toprak” deriz ya, buzulların da eskisi daha dayanıklı, ısınmaya karşı daha dirençli ve biz şimdi onları kaybediyoruz. Dünya Kültür Mirasları da yüzlerce, binlerce yıla göğüs geriyor, ama iklim değişimine karşı artık daha dirençsiz.

Su götürmez bir gerçek, atmosferdeki ana sera gazı oyuncusu karbondioksitin konsantrasyonu  800.000 yıldan bu yana en yüksek değerinde. Yani iklim değişimi var mı yok mu tartışmaları bir yana dursun, karbondioksit artışı kanıtlanmış bir gerçek. Küresel ortalama sıcaklığımız da 1880’den bu yana 1 °C derece artmış durumda. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre, okyanusların ve atmosferin ısınması, yükselen deniz seviyeleri ve azalan kar ve buz gibi bazı son değişiklikler, son yıllarda daha anormal şekilde gerçekleşiyor. Ve diyor ki sıcaklık yükselmeye devam ettikçe, ısı dalgaları ve aşırı yağışlar daha yoğun ve sık olacak, okyanuslar ısınmaya ve asitlenmeye devam edecek ve deniz seviyesi yükselme oranı daha da artacak.

UNESCO, UNEP Turizm ve Çevre Programı, UCS ve IUCN Doğayı Koruma Birliği’nin hazırladığı rapora göre de, birçok Dünya Mirası bölgesinde, iklim değişikliğinin doğrudan ve dolaylı etkileri bu mirasların evrensel değeri ve bütünlüğüne tehdit oluşturuyor. İklim değişimi başlı başına ekstrem hava olayları ile zarar verebildiği gibi kirlilik, kentleşme, habitat bölünmesi, plansız ya da yetersiz yönetilen turizm gibi bir çok ara sebebi de daha ağır sorunlara dönüştürebiliyor. Örneklerden gidelim ki konuştuğumuzu gözümüzde canlandırabilelim;
Amerika Özgürlük Heykeli. O kadar heybetli olsa da iklim değişimi karşısında zayıf kalıyor. Deniz seviyesinin yükselmesi ve fırtınaların, gelgitlerin sıklaşması tehdidiyle karşı karşıya. Mesela 2012’de Sandy Kasırgası’nın taşıdığı sular, Özgürlük Adası’nın %75’ini sular altında bıraktı. Heykel o zaman zarar görmedi belki ama altyapıya büyük hasar verdi. Ellis Adası ile birlikte hasar bedeli 77 milyon doları aşmıştı o zamanlar.
Masmavi, caanım Galapagos Adaları, Ekvador. Mesele sadece görsel doğa değil, biyolojik çeşitliliğin yuvası burası. Charles Darwin güzel özetlemiş: “Galapagos, kendi içinde küçük bir dünya”. Gel gelelim, son yıllarda bu biyolojik çeşitlilik de elden gidiyor. Zaten başında turizm, nüfus artışı ve yasadışı balıkçılık gibi dertleri var. Buna bir de iklim değişimi eklenince dertli başına daha da dert sarmış. Galápagos coğrafi olarak sıcak okyanus sularının kalbinde konumlanmış, dolayısıyla su sıcaklıklarındaki değişiklik direkt olarak deniz yaşamını etkiliyor. Bu yüzden El Nino’dan en çok etkilenen yerlerin başında geliyor bu adalar. Şimdi, El Nino belirli periyotlarda gerçekleşen doğal bir salınım, iklim değişimi bunun neresinde dediysen bekle: birincisi ENSO dediğimiz bu salımınların frekansı artıyor, evet olmayan bir şey ortaya çıkmıyor ama daha sık oluşmaya başlıyor. İkincisi 1982-1983 ve 1997-1998 El Nino’nun çok güçlü yaşandığı yıllardı. İklim değişimi bu gibi yılları daha çok yaşamamıza sebep oluyor ve bu gibi yıllarda da suların fazla ısınmasından veya gerçekleşen aşırı hava olaylarından dolayı adanın kendine özgü gıda maddeleri zarar gördü, görüyor da. Kısacası besin ağı yara alıyor, aynı zamanda altüst oluyor. Ayrıca El Niño ile ilişkili Ekvator-Alt-Akıntısının da aşırı zayıflaması, tüm gıda ağını etkileyebiliyor. Neden tüm gıda ağı? Çünkü besin zincirinin temelinde yer alan planktonlardan Fitoplankton mevcudiyetinde azalmaya, küçük balıkların ve omurgasızların göç etmesine de neden olabiliyor güçlü El Nino’lar. İklim değişimi eşittir güçlü El-Nino demek. Mercan resifleri de, her bir El Nino olayından etkileniyor ve sıcak sulardan dolayı ağarma meydana geliyor. Mercanlar yoksa denizlerde yaşantı yok, oksijen yok, balık yok, yok oğlu yok.

j

Hindistan’ın Elephanta Mağaraları ile devam edelim. O da 130 Dünya Kültür Mirasından biri. Ne işçilik ama. Devasa taşların içine yüzlerce yıl önce. Bir de rivayete göre, dönemin sanatkarları gece çalışabilsin diye mağaranın üç tarafında su birikintileri oluşturulmuş. Ay ışığı su birikintilerinden yansıyarak mağaranın içi aydınlatılmış ve çalışmalar gece de devam etmiş. İşte bu kadar işçilik, bu kadar emek, şimdi iklim değişiminin ellerinde. Rapora göre, Elephanta Mağaraları uzun vadede deniz seviyesi yükselmesi riski ile karşı karşıya.

Bir örnek daha ister misiniz, bu kadar iklimi değiştirirsek elimizde örnekten bol bir şey olmayacak. Mali’deki Djenné Camii. Bu gibi geleneksel toprak yapıları, sıcaklık ve nemdeki değişikliklere özellikle duyarlılar ve risk altında.
Filipinler’in pirinç tarlaları. Asla pirinç deyip geçmeyelim. O ne intizam o ne güzel bir manzaradır. Dünyanın sekizinci harikası. Ifugao halkı sağolsun, yıllarca çalışmış ve bu kültür mirasını bırakmış. Unesco Kültür Mirası listesinde kendisi. Şimdi de iklim değişiminden etkilenen kültür mirasları listesine giriş yaptı. İşte bu da işin olumsuz tarafı. Şiddetli fırtınalar, aşırı yağış olayları, sel, toprak kayması, kuraklık ve orman yangınları gibi iklimle ilgili felaketler, savunmasız pirinç tarlalarına yönelik artan bir tehdit oluşturuyor.
Örnekler daha var, UNESCO ve Çevre Kuruluşları epey çalışmış, hazırlamış. Sizinle bir kaçını paylaşayım dedim, diğerlerine istersen göz atabilirsin.

163 ülkede 1000’den fazla Dünya Mirası var ve bunların çoğu da önemli turistik bölgelerde. Tabii bu Dünya Miraslarının maddi karşılığı yok ama turistik bölgeler olması itibariyle  ekonomik boyutu da söz konusu. Ekonomik etkilenme, ekonomik krizler iklim değişiminde etken ayaklardan biridir, bunu bilahare anlatırım, dolayısıyla iklim değişimi Dünya Miraslarını vuruyor, arkasından dolaylı olarak yara alan Dünya Mirasları da iklimi vuruyor, alın size negatif geri besleme. Ne diyim, önümüz yaz, gidelim gezelim, görelim bari, ya da doğayı bu kadar hoyrat tüketmeyelim.

Tarihte Kış Ayında Yaşanan Olağanüstü Hava Olayları

Bir zamanlar hava durumu haberleri “Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız güzel olsun” sloganıyla adeta bütünleşmişti. Günümüzde de başka haberleri dinlemeyip sadece hava durumunu takip edenlerin sayısı hiç de az değil. “Yazın yüksek nemden uykular kaçacak mı?” diye merakla takip edilen hava olayları, kışın ise “Kar yağsa da okula ya da işe gitmeyip kar tatili yapsak!” hayalleriyle bütünleşiyor. Ana haberi sunan spikerin adını bile bilmezken Bünyamin Sürmeli’yi merakla bekliyorsanız, ve O televizyonda göründüğünde “zap” yapmak şöyle dursun adeta ekrana kilitleniyorsanız, kendinizi meteoroloji meraklısı olarak tanımlayabilirsiniz.

Her ne kadar artık mahallemizin hava durumuna anlık olarak cep telefonu uygulamalarından ulaşabilsek de kimi zaman tahminler şaşabiliyor. Hatta Bünyamin Sürmeli bile zaman zaman ufak yanılgılara düşebiliyor. Çünkü küresel ısınma denilen bir gerçek var. Ve bu “küresel ısınma” canavarı nedeniyle maalesef ki kimliklerini kaybeden, kendinden beklenmeyen davranışlar sergileyen mevsimlere tanık oluyoruz. Misal, geçmekte olan Ocak 2018’e bir bakınız. Adeta kış mevsimi içinde bir ay olduğunu unutmuş; kendini ekim kasım zanneden; deyim yerindeyse “yalancı sonbahar” gibi davranan bir ocak ayı yaşadık bu sene. Oysa geçmişte böyle miydi? Elbette değildi. İsterseniz gelin tarihte Ocak ayında yaşanan olağanüstü hava olayları hakkında bilgilerimizi tazeleyelim:

2017’de Son Otuz Senenin En Soğuk Ocak Ayını Yaşadık

Çok gerilere gitmeye gerek yok. Geçen yılın ocak ayı hava şartları durumunu hatırlayın. İstanbul’un sahil semtlerinde bile günlerce kar kalkmamıştı. En soğuk geçen 1992 kışını aratmayan 2017’nin rekoru malesef 2018’in Ocak ayında kırılamadı. Unutulmayan 1992 kışına çok benzeyen 2017 kışında, özellikle İstanbul’da akıllardan çıkmayacak kar rekorları kırıldı. Elbette bu rekorlarda bir önceki yıl rekor seviyeye ulaşan küresel ısınmanın payını yadsımamak gerekiyor.

Ülkemizin Unutulmaz Kış Efsanesi; Ocak 1992

Olağanüstü hava olayları konusu açılınca elbette 1992 kışına değinmemek olmaz. 1992 kışının efsane olmasının bir çok nedeni var. Birincisi, o sene başta Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere ülkemizin pek çok bölgesinde yoğun kar yağışları olmuştu. Yeni yıla pek çok şehir kar altında romantik bir manzarada girmişti. Hatta Antalya, Muğla, Adana gibi kar yağması neredeyse hayal olan şehirlerimiz bile kara kışla tanışmıştı.

İşte bu nedenle 1992 Ocak ayı, ülkemizin meteoroloji tarihinde özel bir önem taşıyor. Ve “Son 45 yılın en soğuk kışı” unvanını taşıyan 1992 kışının baş rollerinde elbette ki ocak ayı da yer alıyor.

1929’da Tuna Nehri Dondu!

Tarihte biraz daha eskilere gidersek, 1929’un meşhur kışına rastlarız. O sene İstanbul’da 6 Ocak’ta kar yağmaya başlamış ve hiç durmadan 12 Mart’a kadar 55 gün devam etmişti. İstanbul’un pek çok yerinde kar kalınlığının 4-5 metreye ulaşması, açlıktan şehre inen kurtlar gibi söylenceler abartı değil, alışılan sıradan olaylardı. Tabii ki sadece ülkemiz değil, başka ülkeler de bu sistemin etkisinde kalmıştı. Mesela o sene Tuna Nehri’nin donmasına tanık oldu insanlar.. Nehirden çözülen buzların dalgalarla sürüklenerek gelip İstanbul Boğazı’nın en dar yeri olan Rumelihisarı’nı tıkaması da hafızalardan silinmeyen önemli kış olayları arasında kendine yer buluyor elbette.

2014’ün Ocak Ayı Dünya Çapında Olağanüstü Olaylara Sahne Oldu

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO)’ya göre 2014’ün ilk 6 haftasında olağanüstü hava olayları arasında fırtına, sel, yağmur gibi pek çok şey görüldü. 2014 Ocak Ayı’nda güney yarımkürede yer alan Avustralya’da Mebourne, Cabberra gibi kentlerde sıcaklık rekorları kırılırken, hem ekvatorda hem de kutup noktalarında ekstrem olaylar yaşandı. ABD’nin doğusunda ekstra soğuklar, Avrupa’da fırtınalar, Alpler’de aşırı kar yağışı, yani bunların hepsi bir aradaydı.

Şimdilik bu kadarını sizlerle paylaştık. Meteorolojik mucizelere daha yakından tanık olmak için Bünyamin Sürmeli’nin sitemizde yer alacak yazılarını takip etmeyi sakın unutmayın.

Bünyamin Sürmeli’den 13 Kasım – 19 Kasım Hava Durumu Tahmini

Merhaba, hoş geldiniz. Yine hafta başıyla beraber önümüzdeki bir kaç haftanın hava durumu projeksiyonunu açacağız. Ancak bu kez daha genel hatlarla bir şeyler söyleyeceğiz çünkü çok hızlı sistem hareketleri var. Sistemler bir yerden giriş yapıyor ve hemen diğer taraftan çıkıyor ama her seferinde de su baskınları ve sel yapabilecek seviyede güçlü sağanaklar ya da kar bırakıyor.

Öncelikle şehir içi ya da şehirler arası yolda olacaklara lastiklerinize dikkat edin diyoruz. Hele şehirler arası yolda olacaksanız; bir çok noktaya İç Anadolu’nun güneyine, Antalya’nın kuzey kesimlerine, Konya-Antalya bağlantı yoluna, Doğu Anadolu’ya, İç Anadolu’nun doğusuna, Uludağ’a, Kartalkaya’ya ve bir çok noktaya kar geliyor. Bu kar geçtiğimiz günlerde gelen yarım ya da 1 günlük cinsten değil şehir içlerine kadar yağış bekliyoruz. Dolayısıyla şehirler arası yolculuklar yapanlar varsa kış lastiklerinize geçmediyseniz muhakkak geçmenizi öneririm. Kar olmasa dahi yollara dikkat edin kış koşullarına dair yeterli donanım araçlarınızda muhakkak olsun.

Sıcaklık bu haftanın ortaları gibi epey bir dip yapacak. Çarşamba günü Doğu Anadolu’da, Doğu Karadeniz’in iç kesimlerinde Gümüşhane, Bayburt dolaylarında kar yağışları bekliyoruz. Perşembe günü Antalya, Konya arasında sıkı kar yağışı bekliyoruz. 10-15, Doğu Anadolu’da 20-25 cm. kar kalınlığı yapabilecek, yüksek köylerde ulaşımı etkileyebilecek bir kar yağışından bahsediyoruz.

Marmara’ya ise aralıklarla yağışlar geliyor. Perşembe’de itibaren bu yağışlar sağanağa dönmeye başlıyor. Çarşamba ve Perşembe Güneydoğu’da ve Doğu Anadolu’da ağır sağanaklar var. Güneydoğu’da Diyarbakır ve çevresine dikkat diyoruz. Cumaya gelirken Doğu Akdeniz’de ardından Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da yine ağır kuvvetli sağanaklar görülüyor. Marmara’ya Perşembe, Cuma Cumartesi kuvvetli sağanaklar şeklinde yağışlar bekliyoruz. Cumartesi günü beklediğimiz yağışlar İstanbul’un kuzey ilçelerinde önce Avrupa sonra Anadolu Yakası’nda su baskınları yapabilecek seviyelerde kuvvetli olabilir. Haftanın başından haftanın sonunu söylüyoruz bu sebeple tabi ki sapmalar olabilir. Fakat en nihayetinde kuvvetli bir sağanaktan bahsediyoruz.

Hatırlarsanız Kasım için ortalamanın biraz üzerinde sıcaklıkla ve kuraklıkla geçiyor demiştik. Ayın ikinci yarısında kuvvetli sistemlerin gelmesi gerekiyor ki ortalama yakalansın çünkü ilk yarısında yağış çok azdı. Ayın 17, 18’ine kadar bahsettiğimiz soğuk sistemle beraberiz. Bu tarihten sonra sıcaklık tırmanıyor ve bu kez Akdeniz üzerinden gelen sistemleri almaya başlıyoruz. Bu kez yine Güney Ege ve Akdeniz üzerinden giriş yapan yağışlar Marmara’ya, İç Anadolu’ya ve Doğu’ya doğru ilerliyor. O sistemi geçiriyoruz. Bu kez ayın 24, 25’ine doğru Kuzey’den soğuk sistemler giriyor. Bu önümüzdeki bir kaç haftayı yurdun bir çok noktası yağışlı geçirecek.

Bu haftalık da bu kadar tekrar görüşmek üzere hoşçakalın.

 

Bünyamin Sürmeli’den 5 Kasım – 11 Kasım Hava Durumu Tahmini

Merhabalar,

Hafta başında önümüzdeki birkaç haftanın detayına, Kasım’da ufukta ne görünüyor ona bakalım. Kasım ayında yağış bakımından Marmara, Karadeniz ve Ege zayıf gözüküyor. Ayın 10 – 15’ine doğru doğu bölgelere yağışlar gelecek. Genel anlamda ayın toplamına baktığımızda pek yağışlı değil sıcaklık bakımından da ortalamanın üzerinde gidiyoruz. Muhtemelen Aralık ayında normallere yerleşmeye başlayacağız. Kışla alakalı öngörüleri de önümüdeki hafta iyice netleştikten sonra paylaşacağız.

Bu hafta içerisinde Marmara genel olarak bulutlu, sisli ve puslu. Arada kısa süreli yağmur geçişleri var ama çok kayda değer yağışlar yok. İstanbul’da daha çok şehrin kuzeyinde Karadeniz’e yakın kesimlerine ara ara gelip gidecek yağışlar var. Orta ve Doğu Karadeniz’de bölgesel yağışlar var. Güneydoğu’da bu günlerde yağışlar vardı ancak onlar da yarına kesilecek. Ara ara Güneydoğu’ya, Doğu Akdeniz’e, Doğu Anadolu’ya yağışlar gelecek. Ayın 10’u ve 15’i aralığında Akdeniz’in orta kesimlerinden giriş yapıp Doğu Akdeniz’e ordan Güney Doğu ve Doğu Anadolu’ya genişleyecek kesintili yağışlar görülüyor.

Bu günlerdeki sıcaklıklar haftanın ikinci yarısında bir tık daha aşağıya iniyor. Ancak çok fazla dalganma yok. Ayın 17’sine kadar çok büyük değerlerde bir dalgalanma söz konusu değil. Hatta önümüzdeki hafta kuzey bölgelerde bulutlar biraz daha azalacak.Özellikle İç Anadolu pastırma yazını yakaladı bırakmıyor ☺ Normalde pastırma yazı 1-2 hafta olur ama bu bölgede neredeyse ayı kaplayacak. Başkent çevreleri için ise şu an 2 hafta daha yağış gözükmüyor.

Gece sıcaklıklar bu yüksek basınçla beraber düşüyor. Sabah saatlerinde sırtınıza bir şey almanızı tavsiye ederim ☺ Bu verdiğimiz sıcaklıklar öğle saatlerinde kısa bir zaman diliminde ölçülüyor onun dışında sabah saatleri biraz serin başlıyor. Hatta bazı kesimler örneğin; İç Ege güne sıfır hatta sıfırın altında başlıyabiliyor. Yüksek basınçla beraber sis de oluşuyor. Sisin yapışkan bir özelliği vardır ve zemine yapışır bir de üzerine düşük sıcaklıklar eklenince yolda olacaklara hızınıza dikkat edin diyoruz. Sisli bölgelerde hem görüşten dolayı hem de zeminin kaygan olma ihtimaline karşı bu günlerde dikkat etmekte fayda var. Sis Marmara’nın güneyinde, İç Ege ve İç Anadolu’da diğer merkezlere göre biraz daha fazla.

Tekrar görüşmek üzere hoşçakalın.

https://www.youtube.com/watch?v=LoQhro3WjNA

Bünyamin Sürmeli’den 22 Ekim – 28 Ekim Hava Durumu Tahmini

Herkese merhaba,

Bu gün sonda söyleyeceğimi başta söyleyeceğim yani öncelikle önümüzdeki haftadan bahsedeceğiz. Bu hafta sonundan itibaren “pastırma yazı” geliyor. Pastırma yazının işaretleri yüksek basınç, ayaz, gece ve sabah soğuğu, gündüz sıcaklıklarının artışı, güneşlenme ve yağışsız hava yurdun büyük bir bölümünde görülüyor. Pastırma yazı bu hafta sonunu ve önümüzdeki haftanın neredeyse tamamını içine alıyor. Pastırma yazının bütün göstergeleri mevcut ve tipik olarak dönemi de bu dönem. Sonrasında yine pastırma yazına benzer havalar sıklıklar oluşuyor. Kasım ayının ikinci yarısında da benzer havalar olabiliyor. Ama genel olarak pastırma yazının dönemi şu an içinde bulunduğumuz dönem ve göstergeleri mevcut. O nedenle biz bu pazardan itibaren gelecek havaya pastırma yazı diyeceğiz.

Şimdi bu haftaya bakalım. Hep havanın enerjisini toplamasından ve sonrasında yağış gelmesinden bahsederiz. Bu kez enerjisinin tamamını bu hafta içerisinde kullanacak. Çünkü ağır sağanaklar var. Öncelikle çarşamba öğleden sonra ve perşembe akşam saatlerinde devam edecek kuvvetli sağanaklar var. Akdeniz’in doğusunda Adana, Kahramanmaraş, Adıyaman çevrelerinde; İç Anadolu’da Kayseri, Sivas çevrelerinde; Karadeniz’de, Doğu Anadolu’da, Güneydoğu’da kuvvetli sağanaklar olacak. Yağışın miktarının en fazla olduğu yerler Doğu Anadolu ve Güneydoğu olacak.

Fakat her zaman yağışın fazla olduğu yerlerde su baskını ve sel gibi sıkıntılı tablolar ortaya çıkmıyor. Doğu Karadeniz’de heyelan faktörü var. Toprak suya doyuyor ve su toprakla birlikte akışa geçiyor. Heyelan tehlikesine karşı Doğu Karadeniz’e dikkatli olunması konusunda hatırlatmada bulunuyoruz.

Bahsettiğimiz yağışların üzerine eklenecek bir soğuk hava da var. Bu soğuk hava sıcaklıkları öyle bir seviyeye getirecek ki kar yağacak. Perşembe ve cuma Uludağ, Kartalkaya, Erciyes, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzeyinde bir çok alanda kar yağışı bekliyoruz. Yağışın miktarı çok fazla demiştik. Gelen kar da 20-25 santim kar kalınlığı yapabilir. Dolayısıyla yüksek köylerde ulaşımı zorlayacak seviyeye gelebilir.

Yolda olacak herkese meteorolojik koşulları göz önüne alarak aracınızda yeterli donanımın olduğundan emin olun diyoruz ve dikkatli olun hatırlatmasını yapıyoruz.

 

Tekrar görüşmek üzere,

Hoşçakalın.

https://www.youtube.com/watch?v=UXmpm-HHpu0

Bünyamin Sürmeli’den 15 Ekim – 21 Ekim Hava Durumu Tahmini

Merhabalar, nasılsınız?

Geçtiğimiz günlerde, Güneydoğu Anadolu’da toz ve kum fırtınası sebebiyle göz gözü görmüyordu. Suriye’deki kum fırtınası üzerinden ülkemize bir toz bulutu girdi. Hemen şunu hatırlatmak isterim ki havadaki tozu ve kumu solumak mikro bakteri bakımından sıkıntılı o nedenle maske kullanmanızda fayda var. Bu hafta içerisinde bir kaç defa Suriye üzerinde hareketlenme olacak ve kum fırtınasının etkileri güneyden esen rüzgarlarla beraber bize doğru gelecek. Toz ve kum güneydoğu üzerinden giriş yapıyor.  Güneydoğunun hemen üzerinde Doğu Anadolu’da ise kuzeyli rüzgarlar esiyor. Dolayısıyla bu rüzgarlar tozlu ve kumlu havayı günaydoğuda hapsediyor. O nedenle hava burada dağılıyor. Doğu Anadolu’ya, İç Anadolu’ya ve Akdeniz’e de yayılıyor. Ancak Güneydoğu Anadolu’da daha yoğun. Bu hafta içerisindeki 2. ve 3. dalgayla beraber tekrar bir toz bulutu oluşabilir dikkat etmekte fayda var.

Çarşamba ve perşembeden itibaren çok geniş alanlarda olmamak üzere bölgesel yağışlar var. Kum fırtınası geri çekilmiş ya da bize doğru yönelmiyor olsa bile kum ve toz havaya girdi. Gözümüzle baktığımızda azalmış göreceğiz ancak bu tamamen gittiği anlamına gelmiyor. Dolayısıyla yağmurla yere inmesi gerekiyor. Bu yağışlar çamur yağmuru şeklinde olacak ve etraf kirlenecek ama temiz bir hava solumamız için gerekli. Üreticilere de özellikle pamuk için hatırlatmış olalım lekelenme konusunda çamur yağmuru olasılığı bulunmakta.

Yurt geneline gelecek olursak durum nasıl?

Sıcaklıklar bir süredir normalin altında ama stabil gidiyor. Önümüzdeki hafta sonundaki sağanak yağışlarla sıcaklıklar bir tık daha aşağıya inecek.

Salı günü İç Anadolu, İç Ege ve Doğu Anadolu’da bölgesel yağışlar var. Çok geniş bir alanda yağış yok ancak bulutlanma ve sıcaklıkların normalin biraz altına düşmesi söz konusu. Çarşamba günü Marmara’nın güneyinde sağanaklar var. İstanbul bu alan içerisinde değil. Bursa, Balıkesir, Çanakkale çevreleri ara ara gök gürültülü sağanağa dönüyor. İç Ege gök gürültülü sağanağa dönüyor. Eskişehir, Konya’ya doğru uzanıyor. Yine Doğu Anadolu’da gök gürültülü sağanaklar Malatya, Muş, Bingöl, Van, Bitlis, Hakkari yani orta ve güney kesimlerde olmak üzere kendini gösterecek.

Perşembe parçalı bulutlar var. Kuzeyde yerel yağışlar var. İstanbul ve Ankara bu yağışlı bölgeler içerisinde kalmayacak. Haftasonuna ilerlerken cuma, cumartesi, pazar Doğu Anadolu’da Güney Doğu Anadolu’da Karadeniz’de yağış etki alanını genişletiyor. Özellikle haftasonunda İç Ege, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu sıkı sağanaklar hatta gök gürültülü sağanaklar alacak.

Güneydoğu Anadolu’dan Suriye üzerindeki kum fırtınasıyla toz toptak taşındı demiştik. Bu yurdun pek çok noktasına yayılıyor. İlk yağışla beraber zeminde topak halinde kalabiliyor. Dolayısıyla her zamankinden daha dikkatli olmakra fayda var.

Gelelim önümüzdeki haftaya. İstanbul, Marmara haftasonundaki sağanak alanında kalmayacak. Ama iç Ege, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu bu yağışlardan etkilenecek.

Önümüzdeki hafta, yurdun geneline ve hemen hemen her güne yayılmış yağışlar var. Ama bu haftasonundaki yağışlarla beraber sıcaklıklar yurt genelinde bir tık aşağı iniyor.

Yağışlarla beraber Marmara 18-20, Ege kıyıda 20-23 ve iç kesimlerde 18-19, Akdeniz 25-26, İç Anadolu 20, Karadeniz 20 derece, Doğu Anadolu’nun kuzeyi 12-13, Güneydoğu Anadolu 23-24 dereceye inecek gibi görünüyor.

Önümüzdeki hafta bu haftadan daha serin ve yağışlı görünüyor.

Tekrar görüşmek üzere hoşçakalın..

Bünyamin Sürmeli’den 08 Ekim – 14 Ekim Hava Durumu Tahmini

Herkese iyi haftalar. Umarım her şey  yolundadır.

Yaz ve kış aylarında bir yerden bir yere gelen cephesel sistemlerle beraber işler biraz daha rahat oluyor. Yağışlar geliyor gidiyor hemen söyleyebiliyoruz nereler ıslanıyor. Yazın aşırı kararsızlık dediğimiz hareketler sağnaklar indiriyor. Fakat sonbahar ve ilkbahar aylarında tahmin zorluğundan ziyade hava durumunu anlatmak biraz zor oluyor. Örneğin, Marmara’da 4-5 farklı durum söz konusu. Şehir şehir söylemek yerine genel hatlarıyla ne durumdayız bu günlerde ondan bahsedebiliriz.

Ekim ayı özellikle Karadeniz için yağışlı bir ay bu iki haftalık dönemin yaklaşık 10 gününde Doğu Karadeniz’de yağış olacak. Bu haftanın ilk yarısında ve önümüzdeki haftadan itibaren yağışlar devam ediyor. Bu haftanın ilk yarısını doğu bölgeler, ikinci yarısını daha çok batı bölgeler yağışla geçiriyor. Batı’da yağışlar perşembeden itibaren başlıyor. İstanbul çevrelerinde bu perşembeden itibaren önümüzdeki salıya kadar kesintilerle yağış var. Haftasonuna bir miktar denk geliyor. Arada gök gürültülü sağanaklar görülüyor. Örneğin perşembe gök gürültülü sağanak bekliyoruz. Cuma sağanak ve bölgesel geçişler var. Pazar yağışlar mola veriyor ancak sonrasında yeniden başlıyor. Yani ara ara yağışlarımız var.

Bu dönemde Ege’de de yağışlarımız var ama daha çok iç ve güney Ege’de Denizli, Muğla civarları ıslanıyor. Yağış bu haftanın ortalarından itibaren geliyor ve sonrasında da devam ediyor. Akdeniz az da olsa bölgesel yağışlar alıyor. Daha çok bulutlar artıyor. 28-29 derecelerde devam ediyor. Güney Doğu artık sezon itibariyle yavaş yavaş yağış almaya başlıyor. Daha çok doğusu Diyarbakır, Siit, Mardin, Batman dolayları ıslanıyor. Bu hafta içerisinde Güney Doğu’da çarşamba günü bölgesel yağışlar var. Ama önümüzdeki hafta bölge geneline yayılmış yağışlar göreceğiz. Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz bu haftanın ilk yarısında sağanak yağışlar alıyor.

İstanbul’da perşembeden pazartesiye kesintili yağışlar var. Başkent Ankara’da cumartesi yağış var ancak Ankara çok yağışlı bir dönem geçirmiyor. Ara ara bulutlar artıyor ama daha çok güneş alıyor.

Sıcaklıklar da önümüzdeki hafta bu haftaya kıyasla bir tık daha aşağıda olacak. Yurdun büyük kısmı normallerde güney biraz da üzerinde geçiriyor sıcaklıkları ama kuzey öyle değil. Marmara normalinin çok az altında. Zaten Ekim ayından beklenti de normalin biraz altında olmasıydı. Önümüzdeki haftada sıcaklıklar bir  tık aşağıda olacak.

Şimdilik durumlar böyle, tekrar buluşalım. Hoşçakalın.

https://www.youtube.com/watch?v=9X1dHGLbvfY

Bünyamin Sürmeli’den 02 Ekim – 08 Ekim Hava Durumu Tahmini

İyi haftalar,

Ne haftaydı değil mi? Medicane geldi, gelmedi derken geçti. Yunanistan burada belirleyici olacaktı. Tahminlerde de bahsediyorduk. En nihayetinde görülmesi gereken Yunanistan’dı ve sonrasında bizim tablomuz belli olacaktı. Herkes bundan önce böyle sistemler olup olmadığını soruyor. Aslında sıklıkla oluyordu ancak Yunanistan’da dağılınca bize orta Akdeniz üzerinden gelen ılık ve yağışlı sistem kalıyordu. Biraz su bakını riskinden ve deniz ulaşımı aksaklıklarından bahsedip geçiyorduk. Bu sefer risk yüksek olduğu için öncesinden takip etmeye başladık. Sistem enerjisinin büyük kısmını Yunanistan’da bıraktı.

Peki bize geriye ne kaldı? Önümüzdeki günlerde ne olacak? Sıcaklık ve gökyüzünün durumu bakımından pek bir hareketlilik yok. Karadeniz bu hafta ve önümüzdeki hafta sıklıkla yağış alıyor. Marmara’da yağışlar Salı sabah ve öğle aralığında da kendisini gösterdikten sonra ömrünü tamamlıyor. Haftanın kalanı güneşle geçiyor. Ege, Akdeniz’de aynı şekilde hatta Güneydoğu yaz havasına devam ediyor. Karadeniz ara ara ıslanıyor. Doğu Anadolu’nun kuzeyine de sarkıyor. Kars, Erzurum, Ardahan dolaylarına yağışlar ara ara giriş çıkış yapıyor.

Önümüzdeki hafta makul bölgesel yağışlar var. Salı, Çarşamba sıcaklığı çok dalgalandırmadan Marmara, Ege ve Batı Akdeniz’e bölgesel sağanaklar gelebilir. Önümüzdeki haftanın ikinci yarısında haftasonuna doğru ilerlerken Doğu Akdeniz’e, Güneydoğu’ya sağanak yerel yağışlar gelecek. Bunun dışında şu anda görülen başka bir yağış söz konusu değil.

Yolları etkileyecek derecede bir meteorolojik hadise de söz konusu değil. Ama yine de bültenleri takip etmekte yarar var. Bu dönem hala deniz suyu sıcaklıkları yüksek gelen serin dalgalara bağlı olarak yağışları destekleme potansiyeli de yüksek. Dolayısıyla sistemler beklediğimizden daha güçlü gelebiliyor. Bu günler ciddi takip edilmesi gereken zamanlar.

Genel durum böyle, önümüzdeki hafta görüşmek üzere.

https://www.youtube.com/watch?v=ROXXZXz1G3E

Social Share Buttons and Icons powered by Ultimatelysocial