“Evet evet benim uçak da rötar yaptı” derdim ben de yazıyı yazan değil de okuyan olsaydım. Bu ayki konumuz havadaki trafikle ilgili ama bu trafik Jet Akımlarının trafiği. Jet akımlarının -saatte 160 km hıza ulaşabilen çok güçlü rüzgarlar- hem doğal süreçte hem de iklim değişimi yüzünden rotasında sıkışıklıklar olabiliyor.

Önce size şu Jet Akımlarını kolayca hatırlayabilmeniz için yaptığı bir iki şeyden bahsedeyim. Jet akımlarını bir anlamda çoban köpekleri gibi düşünebilirsiniz. Çoban köpekleri nasıl sürünün etrafında dönerek sürüyü hem koruru hem de yönlendirir, Jet Akımları da hakim olduğu havanın kayıp başka yerlere gitmesini engeller. 

Çoğu zaman görmüşsünüzdür, Balkanlarda kıyamet kopuyor, kardan tipiden göz gözü görmüyor, ama bizde hava günlük güneşlik. Sanki hava bir sınır çizmiş gelmesini engelliyor. İşte burada Jet Akımları o soğuk havanın etrafında hızlı bir akımla döner ve soğuğu bir anlamda bloke edip çizdiği sınırların dışına çıkmasını engeller. Balkanlar kar alırken bizde günlük güneşlik bir hava olur. Neyse en nihayetinde Jeti anladık, bilenler zaten biliyordu. Konumuza geri dönersek Jet akınlarının rotasındaki sıkışma şiddetli ve kalıcı fırtınalara yol açıyor. Bu arada iki çeşit jet akımı var, deniz seviyesinden 9-16 km yukarıda olan polar ve 10-16 km aralığındaki subtropikal jetler. Jet akımları yerdeki fırtına sistemlerini etkileyebiliyor, uçuşlarda gidiş dönüş süresinde fark oluşturabiliyor. Tahmin edersiniz zaten, süper güçlü rüzgarlar en nihayetinde, bu rüzgarı arkana aldığında hem yakıt tasarrufu yapabiliyor hem de zamandan kazanabiliyorsunuz. Şimdi yeni bir araştırma diyor ki, karayolundaki trafik sıkışıklığıyla atmosferde jet akımlarının yaşadığı sıkışıklık arasında bir benzerlik var.

İkisinde de benzer matematiksel bir denklem kullanılabiliyor. Aynı karayolunun taşıtlar için belli bir kapasitesinin olması gibi jet akımlarında da dalga aktivitesinin belli bir kapasitesi var. Biraz karmaşık oldu, görselleştirmek adına hikayeyi karada geçiyor gibi konuşalım. Şimdi düşünün köprü trafiğini drone’la izliyorsunuz, bir sürü araç sıkışıp kalmış, çünkü sonuçta yolun taşıyacağı bir kapasite var. İşte jet akımlarındaki dalga hareketinin de sınırı var, bazı engellerle karşılaştığında ya da çok fazla hareket olduğunda bir noktada sıkışıp kalabiliyor. Sonuç olarak bu fazla hareket, uzun süren bir fırtına olarak patlak veriyor. Yine özellikle çok şeritli yolların daraldığı noktalarda trafik daha da sıkışır ya, jet akımları için bunun benzeri de dağ, tepe gibi topografik engellerde gerçekleşiyor. Jet akımlarının yukarılarda olduğuna bakmayın, konumu ve gücü yüksek dağlardan etkilenebiliyor.

Sıcaklık gradyanı gibi faktörler jetin konumunu, hızını etkileyebiliyor. Jet akımı herhangi bir engelle karşılaştığında yavaşlıyor. Bu yavaşlamalara da jet akımlarında trafik sıkışıklığı diyoruz çünkü burada yüzlerce kilometre uzunluğunda menderesler (kıvrımlar) oluşuyor. Ve hava sistemi bir döngüye giriyor, bazen haftalarca bile kalabiliyor. Orta enlemlerde ekstrem hava olaylarına yol açıyor. Örneğin, 2003’te gerçekleşen Avrupa sıcak hava dalgası, 2012 Sandy Süper tayfunu, 2014’teki Kaliforniya kuraklığı gibi beklenmedik, bir anda oluşan hava olaylarında bu tarz blokajlar gerçekleşiyor.

Trafikte kalan insanların gergin olması gibi hava da gerilmeye, sinirlenmeye başlıyor ve bazen bir anda patlayabiliyor. Karayolunun nasıl bir kapasitesi varsa, jet akımında da durum o şekilde. Hava sisteminin doğal akışının sağlanabilmesi için o kapasiteyi aşmaması gerekiyor. Aştığı takdirde sistem olduğu yere sığamıyor ve tıkanıyor, döngüler oluşuyor. Bu duruma yol açan ne? Ya da kuvvetini artıran ne? Tebrikler, tabii bu işin içinde de küresel ısınmanın, dolayısıyla iklim değişiminin parmağı var.

İklim değişimi ile ekstrem hava olayları artıyor diyoruz ya hani, işte altında yatan temel sebeplerden biri de bu. Hani o geçenler arabalarımızı korumak için evde ne bulduysak (halı-kilim-battaniye-karton-çarşaf-dantel vb) kullandığımız hava olaylarının nedenleri içinde yer alıyor bu Jet Akımlarının yaşadığı bunalım. Jet akımlarını sıkıştırıyor, darlıyor ve sonunda dayanamıyor isyan ediyor, olan oluyor. Doğal süreçte de oluyor bu tür blokajlar, ama iklim değişimi bunun frekansını ve gücünü artırıyor. Bu arada bu durumda salt bir artıştan da bahsedemiyoruz, zira Pasifik’te, blokajların sıklığının azalabileceğini de düşünüyorlar mesela.

Bu blokaj oluşumlarını tahmin etmek o kadar da kolay değil. Bu zamana kadar birçok çalışma yapılmış ama kısa süreli tahminin yapılması pek mümkün olamamış, ancak uzun dönem paternleri hakkında yorum yapılabiliyor. Yalnız, son zamanda yapılan bir araştırma ile bu hareketi açıklayan matematiksel bir denklem bulunmuş. Ve işin ilginç yanı, bu denklem mühendislerin onlarca yıl önce karayollarında meydana gelen trafik sıkışıklığını açıklamak için tasarladığı denklemle neredeyse özdeş.

Ekstrem hava olayları demişken, bu yılki kasırga sezonunun ortalamanın üzerinde geçeceği tahmin ediliyor. Kasırgaların 30 yıl öncesine göre daha hızlı bir şekilde güçlendiğini görülüyor. Kasırgaların yoğunlaşma periyodu esnasındaki ortalama hızı, 30 yıl öncesine göre yaklaşık 21 km/sa daha yüksek. Bu fırtına gücündeki artış en çok da Atlantik üzerinde görülüyor. Atlantik Salınımı kasırganın güçlenme, gelişme periyodunu etkileyen bir durum. (Son kurduğum bu cümle Atlantik Salınımını bilenlere, bilmiyorsanız bilahere anlatırım, zira yazımı çok uzattım) Çünkü Kuzey Atlantik’in su sıcaklığını büyük oranda o yönetiyor. Ve son yıllarda bu sıcaklık daha da artıyor.

Çalışmalarda dikey rüzgar yönü ve kuvvetinin de farklılaştığı, bu durumun fırtınaları daha güçlü hale getirdiği görmüşler. Dikey rüzgarlar bulutun boyunu uzatıyor, bulutun tavanın daha yukarılara, dolayısıyla daha soğuk bölgelere doğru uzanıyor, bulutun tavanı ne kadar soğuk bölgedeyse o kadar güçlü ve dolu üretimi fazla oluyor. Buraya da bu notu düşüp yazımı bitireyim. Kalın sağlıcakla….