Arama:

Kışa girmeden aracınızda kontrol etmeniz gereken 7 konu

Bir yılın daha sonuna yaklaşırken, kapanan hava, içimizi titretmeye başlayan serinlik ve yağışlar bizi kışa hazırlamaya başladı bile. Sevdiklerinizin ve kendinizin kıyafetlerini ve aksesuarlarını bu mevsim dönüşüne göre düzenlemekle meşgulken ilgilenmeniz gereken bir dostunuzu göz ardı etmemeniz çok önemli. Aracınız da sizinle bu mevsimi hasta olmadan, yataklara düşmeden geçirebilecek mi? Gerekli adımları atarak gözünüzün arkada kalmasını önleyebilirsiniz. Unikasko olarak bu yazımızda yolunuzun daha açık, zihninizin daha rahat olmasına yardımcı olacak bazı püf noktaları ve dokunuşları sizler için derledik.

Aracınız Ayakları Üzerinde Dursun

Kış bazı bölgelerimiz için kar yağışlı ve donmuş yollar anlamına gelirken, bazı kesimlere yalnızca yağmur olarak uğruyor. Bu nedenle “bizde kar-buz yok, ne yapacağım kar lastiğini” diye düşünme alışkanlığımız yerleşmiş durumda. Öncelikle şunu düzeltelim, dilimize “kar lastiği” olarak oturmuş ürünler, aslında kışa uygun imal edilen lastiklerdir. Ham maddesi, üzerindeki desenleri gibi tasarım özellikleri kışın sürüş konforunuzu ve güvenliğinizi arttırmaya yönelik şekilde belirlenir. Bu nedenle, yalnızca karlı yollarda değil aynı zamanda ıslak zeminde ve düşük sıcaklıklarda performansları yazlık lastiklere göre çok daha yüksektir. Nasıl ki kendi ayakkabılarınıza özen gösteriyorsanız, aracınızı da öyle düşünebilirsiniz; günlük ayakkabınızla da yağmurlu bir havada yürüyüş yapabilirsiniz, ancak ayağınızın ıslanma olasılığını da arttırmış olursunuz.

Görüşünüz Açık Olsun

Kış aylarının keskin soğukları, aracınızın camlarının buzla kaplanmasını kaçınılmaz hale getirebilir. Günümüzde cam örtüleri, gazete kağıdı kullanımı gibi yöntemler ile çözüm arayışı olsa da ilk olarak alınması gereken tedbirler aracınızın donanımlarını sağlam tutmaktır. Bu nedenle özellikle arka cam rezistansının işlevini yerine getirdiğinden emin olmanız önemlidir. Ayrıca sileceklerin de güvenli bir sürüş sağlayacak kalitede olduğunu kontrol etmelisiniz. Silecek suyunuzu da kışa uygun cam suyu ile besleyin.

Kimyayı Lehinize Çevirin

Aracınızın motorunu soğutacak radyatör suyu donarsa ya aracınız çalışmaz ya da sizin ısrarlarınıza dayanamayıp çalışır ve birçok tertibatı zarar görür. Haliyle sizin ekonominiz de… Halbuki çözüm oldukça basit. Suyun donma derecesini düşürecek kimyasal bir oyunla, yani antifriz kullanımıyla, hiç böyle risklere girmemiş olursunuz. Kışa girmeden radyatör suyunuzu mutlaka kontrol ettirin. Hatta daha önceden antifriziniz varsa bile donma derecesini ölçtürün ki bir sürprizle karşılaşmayasınız.

Yardımcılarınızı Elinizin Altında Tutun

Kışın zorlu şartlarına tek başınıza göğüs germeniz bazen sizi çok yorabilir. Bir camı buzdan arındırmak bile ne kadar meşakkatli oluyor, yaşamayan bilmez. O nedenle size lazım olabilecek birkaç parçanın listesini yapıp bagajınızda bulundurmanız yararınıza olacaktır. Eldiven, cam yıkama solventi ve kazıyıcı aparat, kar küreği, silme bezi, tornavida, pense vb. el aletleri gibi parça is bu listenin olmazsa olmazı.

Yağlamaya Dikkat

Her ne kadar periyodik bakımlarda motor yağı değiştiriliyorsa da, iklim de bu sıvıların yağlayıcılığı üzerinde etkili olabilir. Motor parçaların minimum aşınmayla çalışmaya devam edebilmesi için kış şartlarına daha uygun motor yağları konusunda tavsiye almak işinize yarayabilir.

V Kayışındaki Yaz Rehavetine Dikkat

Sıcak havalardan kolay etkilenen bir parça olan V kayışının gevşek durumda olması aracınızın birçok parçasının çalışmasında düzensizlik yaratacak doğrudan etken bir durumdur. Koptuğu durumda ise doğrudan soğutma sistemini etkileyen bu parçanın durumunu sıklıkla öğrenmek gerekir.

Poliçenizi Gözden Geçirin

Hazırlıklar tamam; artık aracınız size minnettar. Öyle ama sizin bilginiz ve kontrolünüz dışında neler gerçekleşeceğini bilebilir misiniz? Böyle durumlarda bir kasko sahibi olmak ve kaskonuzun kapsamını doğru bilmek oldukça değerli.  İhtiyaçlarınıza hitap eden kaskoyu satın almak için Unikasko‘nun kasko hesaplama yardımını kullanın, kasko fiyatları konusunda kafanız karışmasın.

Ufak tavsiyelerimizi göz önünde bulundurarak kışı güvene alabilirsiniz. Elbette her daim dikkatinizi yola vermeyi, gözünüzü yolda tutmayı ihmal etmeyin.

 

Bünyamin Sürmeli’den 22 Ekim – 28 Ekim Hava Durumu Tahmini

Herkese merhaba,

Bu gün sonda söyleyeceğimi başta söyleyeceğim yani öncelikle önümüzdeki haftadan bahsedeceğiz. Bu hafta sonundan itibaren “pastırma yazı” geliyor. Pastırma yazının işaretleri yüksek basınç, ayaz, gece ve sabah soğuğu, gündüz sıcaklıklarının artışı, güneşlenme ve yağışsız hava yurdun büyük bir bölümünde görülüyor. Pastırma yazı bu hafta sonunu ve önümüzdeki haftanın neredeyse tamamını içine alıyor. Pastırma yazının bütün göstergeleri mevcut ve tipik olarak dönemi de bu dönem. Sonrasında yine pastırma yazına benzer havalar sıklıklar oluşuyor. Kasım ayının ikinci yarısında da benzer havalar olabiliyor. Ama genel olarak pastırma yazının dönemi şu an içinde bulunduğumuz dönem ve göstergeleri mevcut. O nedenle biz bu pazardan itibaren gelecek havaya pastırma yazı diyeceğiz.

Şimdi bu haftaya bakalım. Hep havanın enerjisini toplamasından ve sonrasında yağış gelmesinden bahsederiz. Bu kez enerjisinin tamamını bu hafta içerisinde kullanacak. Çünkü ağır sağanaklar var. Öncelikle çarşamba öğleden sonra ve perşembe akşam saatlerinde devam edecek kuvvetli sağanaklar var. Akdeniz’in doğusunda Adana, Kahramanmaraş, Adıyaman çevrelerinde; İç Anadolu’da Kayseri, Sivas çevrelerinde; Karadeniz’de, Doğu Anadolu’da, Güneydoğu’da kuvvetli sağanaklar olacak. Yağışın miktarının en fazla olduğu yerler Doğu Anadolu ve Güneydoğu olacak.

Fakat her zaman yağışın fazla olduğu yerlerde su baskını ve sel gibi sıkıntılı tablolar ortaya çıkmıyor. Doğu Karadeniz’de heyelan faktörü var. Toprak suya doyuyor ve su toprakla birlikte akışa geçiyor. Heyelan tehlikesine karşı Doğu Karadeniz’e dikkatli olunması konusunda hatırlatmada bulunuyoruz.

Bahsettiğimiz yağışların üzerine eklenecek bir soğuk hava da var. Bu soğuk hava sıcaklıkları öyle bir seviyeye getirecek ki kar yağacak. Perşembe ve cuma Uludağ, Kartalkaya, Erciyes, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzeyinde bir çok alanda kar yağışı bekliyoruz. Yağışın miktarı çok fazla demiştik. Gelen kar da 20-25 santim kar kalınlığı yapabilir. Dolayısıyla yüksek köylerde ulaşımı zorlayacak seviyeye gelebilir.

Yolda olacak herkese meteorolojik koşulları göz önüne alarak aracınızda yeterli donanımın olduğundan emin olun diyoruz ve dikkatli olun hatırlatmasını yapıyoruz.

 

Tekrar görüşmek üzere,

Hoşçakalın.

https://www.youtube.com/watch?v=UXmpm-HHpu0

Bünyamin Sürmeli’den 15 Ekim – 21 Ekim Hava Durumu Tahmini

Merhabalar, nasılsınız?

Geçtiğimiz günlerde, Güneydoğu Anadolu’da toz ve kum fırtınası sebebiyle göz gözü görmüyordu. Suriye’deki kum fırtınası üzerinden ülkemize bir toz bulutu girdi. Hemen şunu hatırlatmak isterim ki havadaki tozu ve kumu solumak mikro bakteri bakımından sıkıntılı o nedenle maske kullanmanızda fayda var. Bu hafta içerisinde bir kaç defa Suriye üzerinde hareketlenme olacak ve kum fırtınasının etkileri güneyden esen rüzgarlarla beraber bize doğru gelecek. Toz ve kum güneydoğu üzerinden giriş yapıyor.  Güneydoğunun hemen üzerinde Doğu Anadolu’da ise kuzeyli rüzgarlar esiyor. Dolayısıyla bu rüzgarlar tozlu ve kumlu havayı günaydoğuda hapsediyor. O nedenle hava burada dağılıyor. Doğu Anadolu’ya, İç Anadolu’ya ve Akdeniz’e de yayılıyor. Ancak Güneydoğu Anadolu’da daha yoğun. Bu hafta içerisindeki 2. ve 3. dalgayla beraber tekrar bir toz bulutu oluşabilir dikkat etmekte fayda var.

Çarşamba ve perşembeden itibaren çok geniş alanlarda olmamak üzere bölgesel yağışlar var. Kum fırtınası geri çekilmiş ya da bize doğru yönelmiyor olsa bile kum ve toz havaya girdi. Gözümüzle baktığımızda azalmış göreceğiz ancak bu tamamen gittiği anlamına gelmiyor. Dolayısıyla yağmurla yere inmesi gerekiyor. Bu yağışlar çamur yağmuru şeklinde olacak ve etraf kirlenecek ama temiz bir hava solumamız için gerekli. Üreticilere de özellikle pamuk için hatırlatmış olalım lekelenme konusunda çamur yağmuru olasılığı bulunmakta.

Yurt geneline gelecek olursak durum nasıl?

Sıcaklıklar bir süredir normalin altında ama stabil gidiyor. Önümüzdeki hafta sonundaki sağanak yağışlarla sıcaklıklar bir tık daha aşağıya inecek.

Salı günü İç Anadolu, İç Ege ve Doğu Anadolu’da bölgesel yağışlar var. Çok geniş bir alanda yağış yok ancak bulutlanma ve sıcaklıkların normalin biraz altına düşmesi söz konusu. Çarşamba günü Marmara’nın güneyinde sağanaklar var. İstanbul bu alan içerisinde değil. Bursa, Balıkesir, Çanakkale çevreleri ara ara gök gürültülü sağanağa dönüyor. İç Ege gök gürültülü sağanağa dönüyor. Eskişehir, Konya’ya doğru uzanıyor. Yine Doğu Anadolu’da gök gürültülü sağanaklar Malatya, Muş, Bingöl, Van, Bitlis, Hakkari yani orta ve güney kesimlerde olmak üzere kendini gösterecek.

Perşembe parçalı bulutlar var. Kuzeyde yerel yağışlar var. İstanbul ve Ankara bu yağışlı bölgeler içerisinde kalmayacak. Haftasonuna ilerlerken cuma, cumartesi, pazar Doğu Anadolu’da Güney Doğu Anadolu’da Karadeniz’de yağış etki alanını genişletiyor. Özellikle haftasonunda İç Ege, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu sıkı sağanaklar hatta gök gürültülü sağanaklar alacak.

Güneydoğu Anadolu’dan Suriye üzerindeki kum fırtınasıyla toz toptak taşındı demiştik. Bu yurdun pek çok noktasına yayılıyor. İlk yağışla beraber zeminde topak halinde kalabiliyor. Dolayısıyla her zamankinden daha dikkatli olmakra fayda var.

Gelelim önümüzdeki haftaya. İstanbul, Marmara haftasonundaki sağanak alanında kalmayacak. Ama iç Ege, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu bu yağışlardan etkilenecek.

Önümüzdeki hafta, yurdun geneline ve hemen hemen her güne yayılmış yağışlar var. Ama bu haftasonundaki yağışlarla beraber sıcaklıklar yurt genelinde bir tık aşağı iniyor.

Yağışlarla beraber Marmara 18-20, Ege kıyıda 20-23 ve iç kesimlerde 18-19, Akdeniz 25-26, İç Anadolu 20, Karadeniz 20 derece, Doğu Anadolu’nun kuzeyi 12-13, Güneydoğu Anadolu 23-24 dereceye inecek gibi görünüyor.

Önümüzdeki hafta bu haftadan daha serin ve yağışlı görünüyor.

Tekrar görüşmek üzere hoşçakalın..

Türkiye’de Sigorta Sektörünün Gelişimi

Türkiye’de sigorta sektörü GSYİH’den yeterli pay alamıyor ve hala kişi başına düşen sigorta primi bir çok gelişmekte olan pazarın altında seyrediyor.
Peki Türkiye’de sigorta pazarını hangi unsurlar büyütecek, ne gibi gelişmeler bu olası büyümeye katkı sağlayacak diye baktığımızda nelerle karşılaşıyoruz?

Çeşitli rapor ve çalışmalara baktığımızda son 4 yıllık süreçte dünyadaki toplam prim üretimi artışının arkasındaki en önemli etkenin gelişmekte olan pazarlardaki büyüme oranları olduğu söyleniyor. Ayrıca bu pazarların üretim hacmi ve karlılık açısından uluslararası sigorta gruplarına çekici geldiği, bu pazarlarda artık daha fazla mevcudiyet gösterildiği ve yeni bir normalleşme yaşandığı dolayısıyla kar oranlarının eskisi kadar yüksek seyretmediği ve bu sebeple artık bu pazarların farklı bir gözle izlendiği ifade ediliyor.

Söz konusu Türkiye olunca ülkemiz artık BRIC ülkeleri ile mukayese edilmiyor. 2008 global krizi ve 2011 Avrupa bölgesi finansal krizinin BRIC ülkelerini daha yoğun etkilemesinden ötürü, son dört yılda sigorta sektöründeki büyümemiz BRIC ülkelerindeki ortalama büyümenin üzerinde. Bu sebeple ülkemizi sigorta sektörü açısından daha fazla büyüme potansiyeli ortaya koyan Meksika ve Endonezya gibi ülkeler ile karşılaştırıyorlar.
Bu ülkeler ile karşılaştırıldığında Türkiye, Meksika ve Endonezya’nın arkasından geliyor.
Yine Meksika’da ve Endonezya’da hayat branşı priminin hayat dışı prim üretiminden daha fazla olduğunu söylemeliyim. Türkiye’yi geriye düşüren yine düşük hayat branşı prim üretimleri oluyor. Burada yine yenilikçi hayat bazlı ürünlerin eksikliği veya düşük sigortalılık oranları etkin olarak ön plana çıkıyor.

Bu ülkelerde GSMH’da hızlı büyüme, orta sınıf hane halkının hızlı artan geliri, endüstrileşme ve buna bağlı şehirleşme ortak payda halini almış. Ancak, Türkiye’nin bu potansiyelini geçen yıllarda beklendiği ölçüde ortaya koyamadı, her ne kadar alt yapı ve enerji yatırımları sayesinde bir ölçüde prim girdisi sağlanmış olsa da ülkemizden çıkan yabancı sıcak para kaynakları şimdilik dönecek gibi gözükmüyor. Para bolluğunun yaşandığı dönemlerde üretim sektörüne yeteri kadar yatırım yapılamamış olmasının ve gerçekleşemeyen bu yatırımların sigorta primine dönüşememesinin sancılarını sigorta sektörümüz de çekmektedir. Ancak hala diğer ülkelere göre mukayeseli olarak kabul edilebilir ölçülere yakın ekonomik büyüme oranları, düşük kişi başı prim harcamaları ve devam eden tüketim alışkanlıkları sigorta sektörümüz için yeşil ışık yakıyor.

Yabancı sigortacıların ülkemize olan ilgisi olgunlaşmış ülkelerdeki sınırlı büyüme potansiyeli ve yoğun rekabetten kaynaklanıyor. Buradaki düşük kişi başı prim harcaması ve bazı sigorta branşlarındaki az gelişmişliğin onlar için büyüme potansiyeli yarattığını düşünüyorlar, tabi geldikten sonra da buradaki rekabet koşullarına ve yerel dinamiklere ayak uydurmakta zorlanıp belirli bir süre sıkıntı yaşayanlar da mevcut.

Her ne olursa olsun bu tip pazarlara rakiplerine göre daha erken girmelerinin onlara daha fazla getirisi olacağını düşünüyorlar. Bu biraz da yerel sigortacılarla karşılaştırıldığında sermaye ve uzmanlık konularında rekabetçi avantajlara sahip olmalarından kaynaklanıyor. Ayrıca, teknoloji ve yenilikçi ürün geliştirebilmek için sahip oldukları aktüerya uzmanlıkları da kayda değer katkı sağlıyor.

Türkiye’nin dillere destan stratejik jeopolitik konumunun yanı sıra, yerel pazardaki potansiyel, göreceli olarak politik belirginlik, güçlü finansal sistem ve uyum sağlanmakta çok da zorlanılmayan regülasyonlar öne çıkan artılar olarak değerlendiriliyor.
Bu pazarın büyümesine etki edecek en önemli unsurlar şöyle sıralanıyor;
Banka Sigortacılığının potansiyeli; Burada sadece hayat branşının en büyük dağıtım kanalı olduğu değil aynı zamanda hayat dışı, ferdi kaza ve sağlık branşlarında da en hızlı büyüyen dağıtım kanalı olduğunun altını çizmek gerekir.

 

Daha geniş kitlelere ulaşmak için yenilikçi ürünler; Artan nüfus, tüketici farkındalığı, ekonomik büyüme neticesinde ortaya çıkan hayat veya ferdi kaza bazlı yeni ürün ihtiyaçları, daha belirgin farklı müşteri segmentleri de ayrı bir avantaj. Burada bahsetmeden geçemeyeceğim; finansal sektörlerde herkesin de gözlemlediği üzere bankacılık sektöründe bir çok yenilikçi ürün ve hizmet daha Avrupa’da söz konusu bile değilken ülkemizde vücut buluyor, ama aynı şeyi sigorta sektörü için söylemek mümkün olamıyor, biz yeni ve farklı ne yapıyoruz?

Sosyal sigortalar ve emeklilik uygulamalarındaki değişiklikler; Herkesin malumu olan muhtelif değişikliklerin BES ve hayat bazlı ürünlere olan ilgiliyi arttıracağı, hatta BES’e zorunlu katılım ve benzeri projelerin de önemli etkileri görülecektir, ama BES’ten sigortacılar para kazanıyorlar mı, sektöre ne kadar katkısı oluyor, çapraz satış unsurları devreye sokulamazsa getirisi ne olur bunları önümüzdeki dönemlerde görmeye devam edeceğiz.

Öte yandan, sermaye zorunlulukları, karşılıklar, Solvency II, az karlı veya zarardaki oto portföyleri de yerel sigortacıları yabancı gruplar ile ortaklıklar kurmaya itebilecek gibi duruyor. Pazarda tekrar konsolidasyon ( borcun vadesini uzatma) rüzgarları esiyor mu acaba? Tabi bu rüzgarlara politikacıların ve bürokrasinin de önemli bir etkisi olacaktır, hep beraber yaşayıp göreceğiz.

Artan sağlık ve tedavi giderleri; TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi)’nin üzerinde seyreden sağlık hizmetlerindeki fiyat artışları, kurumsal firmaların çalışanlarına yönelik artarak devam eden sağlık sigortaları programları, sigorta şirketlerinin bireysel sağlıkta karlı büyüme hedefleri, orta gelir seviyesine sahip hane halklarının özel hastanelere devam eden ilgisi, sigorta şirketleri ile hastanelerin arasındaki şiddetli ve tutkulu aşk ilişkisi bu branşta da farklı gelişmeler ortaya koyabilir.
Orta ve düşük gelir seviyesine sahip hane halklarına yönelik mikro sigorta ürünleri de sigorta şirketleri için farklı ve cazip olanaklar sunuyor. Bu ürünler sayesinde ilgili alanlara bir kapı açılacak gibi duruyor.

Genel olarak fırsatlara göz attığımızda ise bazı unsurlar ön plana çıkmakta;

Düşük sigortalılık oranları, kişi başı düşen prim harcamasının hala oldukça düşük seyretmesi,

Nüfusun büyük çoğunluğunu genç/orta yaşlı ve çalışan nüfusun temsil etmeye başlaması ve onların sigorta fikrine aşina olup bütçe ayırmaları,

GSMH ve hane halkı tüketim alışkanlıklarındaki artışın genel ekonomik büyümeye bağlı olarak sigortaya olan bireysel ve kurumsal talebi arttırma olasılığı,

Artan araç satışlarının (son 1 ay hariç düşünülürse bu sene iyi gidiyor) oto sigortalarına pozitif etkisi (kaskonun penetrasyon oranın %25 olduğu ve önümüzdeki 10 yılda da araç adedinin ülkemizde 3 katını bulabileceği konuşulmakta),

Artan internet kullanımına bağlı olarak genç nüfusa yönelik dijital sigortacılık,

Türkiye’nin coğrafi konumuna ve iç talebe de bağlı olarak artan dış ticaret faaliyetleri ve ithalata/ihracata bağlı nakliyat, kara/hava/deniz taşıtları ve stok sigortaları,

Kamu destekli veya özel teşebbüse ait alt yapı ve enerji yatırımları da devam edecektir, dolayısıyla bunların da sigorta sektörüne katkısı yadsınamaz.

Artan şehirleşme ve şehire göçle birlikte yeni orta gelir grubunun artan gelir yapısı ile sigortaya ilgi göstermeye başlaması da bireysel hayat ve hayat dışı branşlara katkı sağlayacaktır

Öte yandan Türkiye’ye özgü ve bazı genel geçer zorluklar da mevcuttur. İlk akla gelenler;

  • Sigortanın öncelikle bir maliyet kalemi olarak ele alınması,
  • Sigortalıları maliyet odaklı bir karşılaştırmaya hapsetmek,
  • Zaman zaman risk kabul stratejilerindeki akıl dışı değişiklikler,
  • Kamu otoritesinin sigorta ve satış kanallarına yönelik sınırlandırıcı ve düzenleyici yönetmelikleri,
  • Sigortaya yönelik düşük farkındalık,
  • Yenilikçi ürünler geliştirmek için hiç risk alınmaması,
  • Doğal afetlerin ve olası İstanbul depreminin sigorta sektörüne yönelik getireceği hasar yükü,
  • Takaful – İslami sigortacılığın alacağı pazar payı,
  • Türkiye sigorta pazarına baktığımızda prim üretiminin yaklaşık % 71’i hayat dışı branşlardan geliyor, buradaki büyüme de büyük ölçüde zorunlu sigortalardan kaynaklanıyor. Öte yandan tüm branşlarda çok ciddi bir fiyat rekabeti mevcut.

Türkiye sigorta pazarını biraz daha irdelediğimizde son 4 yıldaki en büyük prim üretimi artışının oto, sabit kıymet ve BES ürünlerinden geldiği görülmektedir.
Hayat branşındaki üretim uzak ara farkla banka kanalından gelmekle birlikte, bu kanalı acenteler ve yüz yüze satışlar takip etmektedir.
Hayat dışında ise acente ağırlığını korumakta, bu kanalı bankalar ve brokerler izlemektedir.

Dolayısıyla hayat tarafında büyümek isteyen şirketler bankalara yönelirken hayat dışı branşlarda ise acentelere bel bağlamaktadır.
Acentelerin sigortanın gelişmesinde, tüketici algısını doğru oluşturmada ve güven ilişkisini sağlamada çok önemli bir rolü olduğu ve bu kanalın profesyonelleşmesi ve kurumsallaşması için sigorta şirketlerinin yatırımlarını arttırarak devam etmesi hayati bir önem taşımaktadır.
Hayat branşında ilk on şirketin yaklaşık % 85 pazar payına sahip olması, hayat dışı branşında ise yine ilk on şirketin % 75 gibi bir pazar payını temsil etmesi orta ölçekli sigorta şirketlerini az ama karlı alanlara itmekte olduğu ve stratejilerini ona göre belirlemeleri gerektiğini ortaya koymaktadır.

Konsolidasyon diye söylenip duruyor ama Türkiye’de % 100 yabancı sermaye ile ve diğer bir çok ülkeye göre daha makul ödenmiş sermaye ile sigorta şirketi kurulabiliyor. Öte yandan karşılıklar konusunda önemli adımlar da atılmış ve atılmaya devam edecek gibi duruyor.
Bakalım önümüzdeki dört sene boyunca Türkiye pazarında ne gibi ortaklıklar, iş birlikleri ve yeni girişler olacak hep beraber göreceğiz…

Bünyamin Sürmeli’den 08 Ekim – 14 Ekim Hava Durumu Tahmini

Herkese iyi haftalar. Umarım her şey  yolundadır.

Yaz ve kış aylarında bir yerden bir yere gelen cephesel sistemlerle beraber işler biraz daha rahat oluyor. Yağışlar geliyor gidiyor hemen söyleyebiliyoruz nereler ıslanıyor. Yazın aşırı kararsızlık dediğimiz hareketler sağnaklar indiriyor. Fakat sonbahar ve ilkbahar aylarında tahmin zorluğundan ziyade hava durumunu anlatmak biraz zor oluyor. Örneğin, Marmara’da 4-5 farklı durum söz konusu. Şehir şehir söylemek yerine genel hatlarıyla ne durumdayız bu günlerde ondan bahsedebiliriz.

Ekim ayı özellikle Karadeniz için yağışlı bir ay bu iki haftalık dönemin yaklaşık 10 gününde Doğu Karadeniz’de yağış olacak. Bu haftanın ilk yarısında ve önümüzdeki haftadan itibaren yağışlar devam ediyor. Bu haftanın ilk yarısını doğu bölgeler, ikinci yarısını daha çok batı bölgeler yağışla geçiriyor. Batı’da yağışlar perşembeden itibaren başlıyor. İstanbul çevrelerinde bu perşembeden itibaren önümüzdeki salıya kadar kesintilerle yağış var. Haftasonuna bir miktar denk geliyor. Arada gök gürültülü sağanaklar görülüyor. Örneğin perşembe gök gürültülü sağanak bekliyoruz. Cuma sağanak ve bölgesel geçişler var. Pazar yağışlar mola veriyor ancak sonrasında yeniden başlıyor. Yani ara ara yağışlarımız var.

Bu dönemde Ege’de de yağışlarımız var ama daha çok iç ve güney Ege’de Denizli, Muğla civarları ıslanıyor. Yağış bu haftanın ortalarından itibaren geliyor ve sonrasında da devam ediyor. Akdeniz az da olsa bölgesel yağışlar alıyor. Daha çok bulutlar artıyor. 28-29 derecelerde devam ediyor. Güney Doğu artık sezon itibariyle yavaş yavaş yağış almaya başlıyor. Daha çok doğusu Diyarbakır, Siit, Mardin, Batman dolayları ıslanıyor. Bu hafta içerisinde Güney Doğu’da çarşamba günü bölgesel yağışlar var. Ama önümüzdeki hafta bölge geneline yayılmış yağışlar göreceğiz. Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz bu haftanın ilk yarısında sağanak yağışlar alıyor.

İstanbul’da perşembeden pazartesiye kesintili yağışlar var. Başkent Ankara’da cumartesi yağış var ancak Ankara çok yağışlı bir dönem geçirmiyor. Ara ara bulutlar artıyor ama daha çok güneş alıyor.

Sıcaklıklar da önümüzdeki hafta bu haftaya kıyasla bir tık daha aşağıda olacak. Yurdun büyük kısmı normallerde güney biraz da üzerinde geçiriyor sıcaklıkları ama kuzey öyle değil. Marmara normalinin çok az altında. Zaten Ekim ayından beklenti de normalin biraz altında olmasıydı. Önümüzdeki haftada sıcaklıklar bir  tık aşağıda olacak.

Şimdilik durumlar böyle, tekrar buluşalım. Hoşçakalın.

https://www.youtube.com/watch?v=9X1dHGLbvfY

Günlük hayatta KOBİ’lerin sıkça karşılaştığı zorluklar

KOBİ; yani küçük ve orta büyüklükteki işletmeler ülke ekonomisinin vazgeçilmez parçaları. Halk arasında küçük esnaf olarak da adlandırılan bu işletmeler, küçük çaplı olup maliyet, insan kaynakları ve diğer hizmetler alanında daha çok yerel faaliyetler gösteriyor. Siz de küçük veya orta büyüklükteki bir işletmenin sahibi iseniz KOBİ’lerin  günlük hayatta karşılaştığı farklı sorunlardan haberdarsınız demektir. Bu sorunların üstesinden gelmek için etkili bir iş planı ve sigorta teklifi hayat kurtarıcı olabiliyor.

Masraf Kalemleri Günden Güne Artıyor

Kobilerin günlük sorunlarının başında masraf kalemlerinin günden güne çeşitleniyor ve büyüyor olması geliyor. Geçmişe oranla artık küçük işletmelerin ihtiyaçları çok daha fazla. Teknolojik gelişmelerin hız kazanması da bu masraf kalemlerini oldukça besliyor. Teknolojiden uzak kalan işletmeler ise ne yazık ki varlıklarını çok uzun süre devam ettirme fırsatı bulamıyor. İşletmenizin yalnızca bir gün içerisinde size ne kadar maliyet yüklediği hakkında yapacağınız ayrıntılı bir analiz sayesinde siz de bu masrafları kontrol altına almayı deneyebilirsiniz. Bu masraflardan en temel olanları elektrik, su, internet gibi günümüzde kullanılmaması neredeyse imkansız olan giderler. Bu gider kalemlerinin yokluğu iş kalitesinin de düşmesine neden olabiliyor. Bu vazgeçilmez ihtiyaçların karşılanması ise günden güne çok daha büyük meblağlara mal oluyor. 

Teknolojik Harcamalar Küçük İşletmelerin Belini Büküyor

Büyüyen internet ve teknoloji dünyasından elbette küçük işletmeler de nasibini almak durumunda kalıyor. Son dönem yazılımlar, bilgisayar ve telefonlar hatta tabletler çalışmaların kusursuz yürüyebilmesi için oldukça önemli rol oynuyor. Ancak bunun önemi ile birlikte teknolojik cihaz ve yazılımların maliyetleri KOBİ’nin belini bükecek cinsten. İşlerinin en iyi şekilde yürümesini talep eden pek çok küçük esnaf bu masrafı mecburi olarak göğüslemek zorunda kalıyor. Bu cihazların iş yeri sigortası kapsamına alınması ise mümkün. Bu sayede KOBİ, yaptığı masrafı güvence altında tutabiliyor.

Göze Görünmeyen Kalemler Cep Yakıyor

KOBİ; iş için yapılan her türlü harcamanın dışında göze görünmeyecek, küçük harcamaların bir araya gelmesinden de maddi olarak zarar görebiliyor. Dükkan içinde kullanılan damacana su, çay, şeker ve bunların hazırlanması için harcanan enerji gibi normal koşullarda çok fazla dikkat çekmeyen bu masraflar yıllık olarak hesaba döküldüğünde aslında hiç de küçümsenecek cinsten değil. Ulaşım giderleri, depolama sorunlarından doğan masraflar, ürünlerin iletimi ile ilgili harcanan her türlü para bu küçük giderlerin başında geliyor.

KOBİ’ye Tam Destek!

Şartlar bakımından kurumsal şirketlere göre çok az şansa sahip olan KOBİ’lerin yüksek sigorta fiyatları konusunda da büyük zorluklar çektiği bilinen bir gerçek. Küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin küçük harcamalar yolu ile maddi zorluklara düşmesi çok muhtemel. Üstelik artan sigorta teminatları açısından da bu işletmeler kurumsal şirketlerin aksine sıkıntıya düşebiliyor.

Bunun gibi masraf kalemleri nedeni ile maddi olarak büyük rakamlara ulaşan işletmelerin bulunduğu konumu koruyabilmek ve verimli çalışma koşullarını elde edebilmek için oldukça ayrıntılı ve iyi düşünülmüş bir iş planı olması ilk koşul. Ayrıca ortaya çıkacak risklere karşı sigorta sistemlerinin de kusursuz şekilde işlemesi gerekiyor. Uygun fiyatlardan yapılan sigortalar sayesinde işletmenin olumsuz olarak etkilenebileceği pek çok ihtimal ortadan kaldırılabiliyor. KOBİ’nin desteklenmesi ve büyümesi için çalışmaların yapılması ise ülke ekonomisinin genelinde kalkınmanın en önemli anahtarlarından biri. Siz de küçük veya orta büyüklükteki işletmenizi en iyi şekilde yönetebilmek için günlük hayatta karşınıza çıkacak sorunların üstesinden gelerek uygun bir iş yeri sigortası ile birlikte çalışma alanınızı genişletme fırsatı yaratabilirsiniz. Çünkü KOBİ demek ekonominin bel kemiği demek.

 

 

Bir Eksper Nasıl İnceleme Yapar?

Eksper, bir konu hakkında teknik bilgi ve uzmanlığa sahip kişilere denir. Eksperler sigorta anlaşmazlıklarında ya da yargıya giden durumlarda herhangi bir şeyin değerini belirleyen veya hasar maliyetini tespit eden bilirkişilerdir. Oto eksper ise uzmanlığı otomobil olan bilirkişidir. Bu kişiler farklı ekipmanlarla aracı detaylıca kontrol eder ve varsa önceden oluşan hasarların tespitini yapar. Bir oto eksper inceleme yaparken pek çok farklı noktaya dikkat eder. Bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz:

Motor Mekanik Testi 

Oto eksper öncelikle aracın beynini, yani motorunu inceler. Burada amaç, alınacak aracın motorunda ve mekanik yapısında bir sorun olup olmadığını tespit etmektir. Oto eksper motor testi için aracı bilgisayarlı bir kontrol cihazına bağlar. Burada motorun mevcut durumuna, yıpranmışlık seviyesine, ön takım ve şanzıman sistemine, debriyaj boşluğuna, yağ ve hava filtrelerine, el freni, akü, motor soğutma sistemi gibi temel sistemlerine bakılır. Mevcut durum aracın orijinal değerleriyle karşılaştırılır ve hasar tespiti yapılır.

Dyno Testi

Dyno testi ile aracın tekerleklerindeki beygir ve tork değerleri ölçülür. Motorun ne kadar güç ürettiği ve ne kadar güç kaybettiği bilgisi grafik olarak paylaşılır. Bu şekilde hem takometre hem de hız oranlarındaki sorunlar tespit edilebilir.

Kaporta Kontrolü

Oto eksperin baktığı bir diğer otomobil bölümü de kaportadır. Bu incelemede aracın kaportasında önceden gerçekleşmiş kaza sonucu oluşan hasarlar varsa tespit edilir. Eğer aracın kaportasında işlem ya da boya varsa, bundan aracın kaza sonucu onarıma girmiş olduğu anlaşılır. Değişen parçalar da aracın kaza yapıp yapmadığını anlamada önemli bir göstergedir. Oto eksper kaporta kontrolü yaparken boya ölçüm cihazı ile boya kalınlığını ölçer ve orijinal değerlerle karşılaştırarak yıpranmayı tespit eder.

Fren Sistemleri Testi

Fren sistemi araçta sürüşü güvenilir kılan en önemli sistemlerden biridir ve oto eksper tarafından dikkatli ve detaylı incelenmesi çok önemlidir. Fren testinde araca elektrik tahrikli tamburlar üzerinde fren yaptırılır, her bir dingil tek tek incelenir ve varsa sağ-sol dengesizlikleri tespit edilir. Bu şekilde aracın fren sisteminde yer alan arızalar kesin sonuçlarla ortaya çıkarılabilir. Frenleme testinde frenleme esnasındaki sıcaklık, aşınma, sürtünme katsayısı, fren sıvısı sıcaklığı, fren zayıflaması sınırı, termik çatlaklar gibi değerler ölçülür.

Süspansiyon Testi

Oto eksper, süspansiyon testi ile aracın tüm tekerleklerinin yol tutuşunu test eder. Aracın her bir tekerleği bir platform üzerine çıkarılarak test edilir. Bu test, EUSAMA (European Shock Absorber Manufacturer Assocation) tarafından belirlenen kriterlere göre tekerlekleri 12 saniye içinde test eden bir makine ile yapılır. Bu test ile aracın farklı yol şartlarındaki yol tutuşuna bakılır. Süspansiyon testi ile tekerleklerin minimum tutunma kuvvetinin yanı sıra araç ve tekerleklerin ağırlık ölçümü de yapılır.

Yanal Kayma Testi

Yanal kayma testiyle aracın rot ayarlarının düzgün olup olmadığına bakılır. Oto eksper incelemede araç bu amaçla yürüme hızında bir platformdan geçirilir ve bu şekilde ön ve arka dingillerin yanal kayma hızı tespit edilmiş olur. Yanal kayma testiyle tekerleklerin birbiriyle uyumlu olup olmadığına bakılır. Sağlıklı ve güvenli bir sürüş için son derece önemli bir testtir.

Diagnostic Testi

Araçta yer alan farklı elektronik aksam ve donanımlarda meydana gelen arızalar Diagnostic test ile tespit edilir.

Sağlıklı bir oto ekspertiz süreci için bu testlerin yapılması önemlidir. Süreç sonucunda tüm testlerin sonuçları bilgisayara kaydedilir ve elde edilen bilgiler raporlanarak araç sahibiyle paylaşılır. Özellikle ikinci el araba alırken oto ekspertiz hizmeti almak önemlidir. Gözle görünmeyen pek çok önemli hasar oto eksper inceleme sayesinde keşfedilir, hem motorun durumu hem de aracın kaza geçirip geçirmediği bilgisi yapılan farklı testlerle elde edilir.

Bünyamin Sürmeli’den 02 Ekim – 08 Ekim Hava Durumu Tahmini

İyi haftalar,

Ne haftaydı değil mi? Medicane geldi, gelmedi derken geçti. Yunanistan burada belirleyici olacaktı. Tahminlerde de bahsediyorduk. En nihayetinde görülmesi gereken Yunanistan’dı ve sonrasında bizim tablomuz belli olacaktı. Herkes bundan önce böyle sistemler olup olmadığını soruyor. Aslında sıklıkla oluyordu ancak Yunanistan’da dağılınca bize orta Akdeniz üzerinden gelen ılık ve yağışlı sistem kalıyordu. Biraz su bakını riskinden ve deniz ulaşımı aksaklıklarından bahsedip geçiyorduk. Bu sefer risk yüksek olduğu için öncesinden takip etmeye başladık. Sistem enerjisinin büyük kısmını Yunanistan’da bıraktı.

Peki bize geriye ne kaldı? Önümüzdeki günlerde ne olacak? Sıcaklık ve gökyüzünün durumu bakımından pek bir hareketlilik yok. Karadeniz bu hafta ve önümüzdeki hafta sıklıkla yağış alıyor. Marmara’da yağışlar Salı sabah ve öğle aralığında da kendisini gösterdikten sonra ömrünü tamamlıyor. Haftanın kalanı güneşle geçiyor. Ege, Akdeniz’de aynı şekilde hatta Güneydoğu yaz havasına devam ediyor. Karadeniz ara ara ıslanıyor. Doğu Anadolu’nun kuzeyine de sarkıyor. Kars, Erzurum, Ardahan dolaylarına yağışlar ara ara giriş çıkış yapıyor.

Önümüzdeki hafta makul bölgesel yağışlar var. Salı, Çarşamba sıcaklığı çok dalgalandırmadan Marmara, Ege ve Batı Akdeniz’e bölgesel sağanaklar gelebilir. Önümüzdeki haftanın ikinci yarısında haftasonuna doğru ilerlerken Doğu Akdeniz’e, Güneydoğu’ya sağanak yerel yağışlar gelecek. Bunun dışında şu anda görülen başka bir yağış söz konusu değil.

Yolları etkileyecek derecede bir meteorolojik hadise de söz konusu değil. Ama yine de bültenleri takip etmekte yarar var. Bu dönem hala deniz suyu sıcaklıkları yüksek gelen serin dalgalara bağlı olarak yağışları destekleme potansiyeli de yüksek. Dolayısıyla sistemler beklediğimizden daha güçlü gelebiliyor. Bu günler ciddi takip edilmesi gereken zamanlar.

Genel durum böyle, önümüzdeki hafta görüşmek üzere.

https://www.youtube.com/watch?v=ROXXZXz1G3E

Oto hırsızlığına karşı alınabilecek önlemler

Araçla kaza yapma riskinin ardından sürücüleri araçları hakkında en çok korkutan konular arasında oto hırsızlığı bulunuyor. Her ne kadar tedbir alınsa da hırsızlar kendini bu konuda geliştirerek yeni çareler buluyor. Bu yüzden ülkemizde her yıl ortalama 30 binden fazla araç çalınıyor. Aracın çalınması dışında araç içi ekipmanlar da hırsızlar için kolay lokma olarak görülebiliyor. Önceki yıllarda oto teyp hırsızlığı yoğun biçimde görülürken, artık araçların hava yastığı setleri ve dijital beyinleri gibi donanımlar da sıkça çalınıyor. Bunun önüne geçmek net olarak mümkün olmasa da alınabilecek önemler ile oto hırsızlığı riski azaltılabilir. Siz de aşağıda bahsedilen önlemleri uygulayarak hırsızlıkla karşılaşma riskinizi en aza indirebilirsiniz.

Otopark Seçiminde Dikkatli Olun

Aracını güvenli şekilde park etmek isteyenler sokaklar yerine otoparkı tercih etse de bu seçenek her zaman güvenli olmayabiliyor. Özellikle katlı otoparkların nispeten tenha olması katlı otoparklarda hırsızlık oranını artıran sebepler arasında bulunuyor. Anahtarınızı teslim ederek bıraktığınız otoparklarda ise araç içindeki eşyaların çalınma ihtimali bulunuyor. Bu yüzden anahtar teslim ettiğiniz kişilerin otopark görevlisi olduğundan emin olmanız gerekiyor. Ayrıca plaka numarası bulunan bir makbuz veren otopark seçmeniz de aracınızın daha güvenli bir ortamda bulunmasını sağlıyor. Aracınızı bıraktığınız otoparkın kamera sistemleri ile izleniyor olması da otopark seçiminde dikkat etmeniz gerekenler arasında yer alıyor.

Köşe Başına Araç Park Etmeyin

Otoparkın bulunmadığı veya yetersiz kaldığı bölgelerde dar sokakların köşe başlarında bulunan araçların yüksek çalınma riski bulunuyor. Etraftan görülmesi açı olarak daha zor olan alanlarda hırsızlar daha rahat hareket ediyor. Özellikle dar sokaklarda sıkışan trafik ve kaosun etkisiyle hırsızlar göze çarpmadan çalışabiliyor. Otoparksız apartmanlar nedeni ile evinizden uzakta bırakmak zorunda kaldığınız araçlar, hırsızlar için çalınması oldukça kolay araçlar arasında yer alıyor. Bu yüzden otoparkın bulunmadığı alanlarda araçları mümkün olduğunca görüş alanınızda yer alan bir bölgeye park etmeniz gerekiyor.

Araç İçinde Eşya Bırakmayın

İster yol kenarına isterseniz bir kapalı otoparka bırakın; aracınızın içindeki eşyaların çalınma riski her zaman bulunuyor. Özellikle elektronik aletler, siz kırmızı ışıkta durduğunuzda bile çalınma riski oldukça yüksek ekipmanlar arasında yer alıyor. Bu yüzden park halinde kesinlikle araç içinde bu tür eşyalar bırakmamak gerekiyor. Eğer bu tür eşyaları aracınızda bırakmak istiyorsanız da mutlaka torpido gibi dışarıdan görünmeyen alanları tercih etmeniz gerekiyor. Ayrıca işinizle veya aracınızla ilgili değerli evrakları da araç içinde bırakmak hırsızlık açısından sakıncalar barındırıyor. Güvenmediğiniz yerde bıraktığınız araçlarda ruhsat gibi önemli evrakları bırakmamanız tavsiye ediliyor.

Araç İçi Mekanik Tedbirler Almayı Unutmayın

Alarmların her ne kadar çok gerekli görülmese de hırsızlar için caydırıcı bir etkisi bulunuyor. Bu yüzden öncelikli tedbir olarak aracınıza bir alarm sistemi taktırmanız gerekiyor. Profesyonel hırsızlar için caydırıcı etkisi çok yüksek olmasa da aracınızın çalınma ihtimalini azaltacak mekanik önlemler arasında direksiyon kilidi de bulunuyor. Düz kontak yapılsa da aracınızın çalınmasını zorlaştıran bir önlem olan direksiyon kilidi halk arasında baston kilit olarak da biliniyor. El freni kilidi de araç çalınma riskine karşı kullanabileceğiniz formüller arasında yer alıyor. El freni kilidi ve direksiyon kilidi birlikte kullanıldığında profesyonel hırsızlar tarafından bile aracınızın çalınma ihtimali oldukça düşüyor.

Tüm bu tedbirler yalnızca sizin elinizden gelebilecek önlemler olarak gözüküyor. Her önlemi almanıza rağmen aracınızın çalınma ihtimali de bulunuyor. Aracınızı bu tür risklerden korumak için kasko fiyatları içinde bir araştırma yaparak size uygun bir kasko teklifi alabilirsiniz. Böylece aracınızı teminat altına alabilirsiniz.

Social Share Buttons and Icons powered by Ultimatelysocial