Arama:

Start Stop Özelliğinin Avantajları ve Dezavantajları Nelerdir?

Start stop, son yıllarda yaygınlaşan bir otomobil sistemidir. Orta ve üst segment araçlarda sıklıkla görülen bu sistemin, zamanla her otomobile ekleneceği düşünülür. Teknik detayların da yer aldığı, bilgilendirici olma amacıyla yazılan bu yazıda start stop teknolojisinin ne olduğunu, avantajlarını ve dezavantajlarını açıklamaya çalışacağız. Öncelikle start-stop sisteminin tanımından başlayalım.

Start-Stop Sistemi Nedir?

Trafiğin hızlı olarak akmadığı, sık sık durulması gereken anlarda motorun gereksiz yere çalışıp enerji tüketmesini engelleyen start stop sistemi, enerjiden de tasarruf sağlar. Peki start stop sistemi nasıl çalışır?

Manuel araçlarda kırmızı ışıkta durulduğunda ya da trafiğin akmadığı durumlarda vites boşa alındığı takdirde motor kapanır. Harekete hazır olunduğunda debriyaja dokunulur, 1 saniye sonra motor tekrar çalışmaya başlar. Otomatik araçlarda ise araç durduğu an motor kapanır, ayağın frenden çekilmesiyle birlikte yeniden çalışmaya başlar. Ayrıca yarım turdan fazla döndürülen direksiyon da motorun aktif hale getirilmesini sağlar.

Akünün şarjının az olması, elektrik yükünün üst limiti aşması, sürücü kapısının ya da motor kaputunun açılması, bazı modellerde emniyet kemerinin takılı olmaması gibi bazı durumlarda çalışmayan bu sistem, sayılan kriterlerin sağlanması durumunda enerjiden tasarruf edilmesini sağlayan verimli bir performans sergiler. Özellikle şehir içi bölgelerde %15’e varan tasarruf sağlayan start stop sistemi, yılda ortalama bir depoya yakın yakıt tasarrufu vadeder.

Genel kanının aksine start stop sistemi marş motoruna zarar vermez. Start stop sistemine sahip araçların marş motorları bu sisteme uyumlu bir şekilde tasarlanmıştır.

Avantajları

Start stop sistemi, tasarruf sağlaması ve çevreye zarar vermemesi gibi avantajlara sahiptir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi start stop sistemi ile %15’e varan enerji tasarrufu sağlayabilir, yılda ortalama bir depoya yakın yakıtı kurtarabilirsiniz. 100 kilometrede yaklaşık 0,2 litre yakıt tasarrufu sağlayan bu sistem, çevreye verilen zararın da önüne geçer. Karbon monoksit salınımının önüne geçen bu sistem sayesinde hava kirliliğinin önüne geçilmesine yardımcı olunabilir. Yani özetle start stop avantajları çok olan bir sistemdir; hem cebe hem de çevreye yarar sağlar.

Dezavantajları

Start stop dezavantajları konusunda kanıtlanmış bir bilgi olmamakla birlikte yanlış bilinen birtakım durumlar vardır. Start stop sistemine sahip araçların kırmızı ışıkta ya da yoğun bir trafikte sürekli durup kalkmasının motorun iç parçalarına zarar vereceği düşünülür. Ancak bu durum doğru değildir. Çoğunlukla yeni nesil araçlarda bulunan start stop sisteminde akü, marş motoru gibi pek çok parça birbiriyle uyum içerisinde çalışır. Yani aracın motor parçaları start stop sistemine uygun olarak geliştirilmiştir. Donanımsal bir sistem olan start stop sistemi daha eski araçlara takılmadığından dolayı böyle bir sorunun söz konusu olamayacağını söyleyebiliriz. Start stop sisteminin devreye girebilmesi için yağlama gereksinimi gibi eksikliklerin olmaması gerekir. Bu da; herhangi bir tehlikeye yol açabilme ihtimalinde aracın start stop sistemine geçememesi demektir. Çok sayıdaki kriterin sağlanması durumunda devreye giren bir sistem olduğu için start stop sistemi, aracınıza herhangi bir zarar vermemektedir.

Görüldüğü üzere start stop sisteminin herhangi bir dezavantajı yoktur. Yakıt tasarrufu sağlayan ve karbon monoksit salınımının önüne geçen start sistemi hem daha az yakıt harcanmasını hem de çevreye zarar verilmemesini sağlar. Genel kanının aksine aracın herhangi bir parçasına zarar vermeyen bu sistem özetle, yararlı bir sistemdir. Verimli ve basit bir kullanım sunan start stop sistemi sürüş konforunu etkilemez, insan ve çevre için kazanç sağlar. Son model araçların tamamında donanımsal olarak kendiliğinden var olan bu sistemi kullanmak için endişe etmeyin.

Küresel ısınmayla beraber gelen tehdit: Permafrost

İklim değişimini kendi coğrafyamız da dahil her geçen yıl daha belirgin yaşıyoruz ve gözle görülür bu değişime olan farkındalık da artıyor, ancak yine de yeterli değil. Zira iklim değişimi ve sonuçları ne toplumların farkında olduğu kadar ne de bilim insanlarının keşfettikleri kadar. İklim değişimi o kadar kapsamlı ki tahmin edemeyeceğimiz, ancak yaşadığımızda fark edebildiğimiz büyük zararları olabilen bir olgu. Örneğin birazdan üzerine konuşacağımız konumuz buna bir örnek. Küresel ısınmaya ve onun sonuçlarından biri olan iklim değişimine karşı dünyanın en hassas bölgelerinden biri kutuplar. Tabii kutuplar deyince akla ilk erimesi ve dünyaya etkileri geliyor akla, ama bunun yanında ve ötesinde bölgedeki yerleşik yaşama tehdit oluşturan noktalar var. Örneğin Permafrost. Tabi tehdit olan nokta bu değil. Permafrost, kutupların toprağı, açılımı da donmuş toprak. Oradaki iklim şartlarına uygun olarak toprak donarak şekillenmiş ve doğal olarak buradaki topluluklar ve altyapılar da bu toprak üzerine kurulu. Tehdit olan kısım şu: Bu toprak binlerce yıldır stabil, o koskoca Kuzey Kutbu’nu bir arada tutacak kadar güçlü bir yapıda, bu yüzden üzerinde yaşamaya elverişli. Ancak son yıllarda küresel sıcaklıkların daha da artışıyla bu topraklar çözünmeye başladı, bu da üzerindeki evlerin, binaların çöküşüne, yolların parçalanmasına neden oluyor. Hiç aklına gelmiş miydi? Bilimsel olarak da yaşanan hadiselerle konu araştırmaya alındı. Yeni bir araştırmaya göre, permafrostların (donmuş toprakların) erimesi-çözünmesi Kuzey Kutbu’nun altyapısına ciddi zarar verebilir ve bu da yaklaşık 3.6 milyon insanı etkileyebilir. Nature Communications’ta yayımlanan bir çalışma, Kuzey Kutbu’nda altyapının yaklaşık %70’inin permafrost üzerinde inşa edildiğini söylüyor. Ve bu altyapının içinde evler, hastaneler, yollar, tren yolları, sanayi bölgeleri var. Kısacası, konu hiç de kulak ardı edilecek bir durumda değil ne yazık ki. Kuzey Kutbu’nda permafrost üzerinde yaşayan nüfusun ¾’ü  -ki bu yaklaşık 3.6 milyon insana tekabül ediyor- gelecek 30 yılda bu durumdan zarar görecek. Paris Antlaşması’ndaki iklim hedefleri başarılı olsa bile, Kuzey Kutbu’nun büyük bir kısmında bu çözünme yaşanacak. Kaldı ki, IPCC (Hükümetler Arası İklim Değişimi Paneli) küresel sıcaklığın 2080’e kadar 3.5 °C’nin bile üzerine çıkacağını söylüyor. Dolayısıyla 2 °C hedefi baya geride kaldı gibi. Kutuplara geri döneceğim, bu araya bir parantez açayım; bizim bulunduğumuz enlemler 1,5 dereceden sonra iklim değişiminden dramatik seviyelerde etkileniyor, çıkması beklenen küresel sıcaklık artışı 3,5 derecenin üstü, 4 dereceyi bulması.

Konuya geri döndük; Yalnız permafrost da değil, Rusya’nın kuzeydeki petrol ve gaz sondaj sahalarının yaklaşık yarısı, az önce bahsettiğimiz riskli bölgede yer alıyor. Bu da Rusya nüfusunun yaklaşık %20’sinin ve ekonomisinin etkileneceği anlamına geliyor. Çünkü bu kesimin geliri Kuzey Kutup Dairesi’nin kuzeyinden sağlanıyor.

Az önce bahsettiğim istatistikleri sağlayan çalışmada, daha önceki incelemelere kıyasla daha yüksek bir çözünürlük kullanılmış. Bu da, verilerin daha sağlam ve gerçek olduğunu gösteriyor. Ve permafrostun nasıl eridiğini incelendiğinde önceki katı, donuk yapısından ziyade toprak-su karışımı, daha çamurlu bir yapıya dönüştüğü görülmüş. Sonuç olarak bu gerçekler diyor ki, zeminin yumuşamasıyla buradaki evler ve diğer binaların altyapısı hasar görecek ve belki milyonlarca insan bu alanda da evsiz kalacak. Kuzey Kutbu aslında zaten Sanayi Devrimi’nden dolayı 1 derecelik artış gösteren küresel sıcaklığın etkileriyle başa çıkmaya çalışıyordu. Kastım şu; kutuplar küresel ölçekli ortalamadan daha hızlı ısınıyor, ısınma farkı diğer yerlerden daha büyük. Yani bu durum onun için çok yeni sayılmaz ancak zaman geçtikçe ve küresel sıcaklık artışına çözüm bulmadıkça vaziyet daha kötüye gidiyor. Dolayısıyla burada ya altyapının çöküşüne ya da buradaki yaşam tarzının değişmesine yol açacak, adapte olmaya, değişiklik yapmaya zorlayacak, hatta göç etmeye bile zorlayacak. Biliyorsunuz, deniz sularının ısınmasıyla çoğu deniz türü habitatını değiştiriyor, balıkların büyük bir kısmı kuzeye göç ediyor. Aynı onlarda olduğu gibi artık bu göç durumu insana da dokunacak.

En kötü etkilerin Rusya ve Kuzey Avrupa’da gerçekleşeceği ön görülüyor. Ama tabi hep söylediğimiz gibi dünyanın bir yerinde olan şey yalnızca orada kalmıyor, tamamını etkileyecek şekilde doğrudan ya da dolaylı fayda veya zararları oluyor. Üstelik atmosferin çok uzun zamandır maruz kaldığı fazla karbondioksiti dengelemesi çok uzun süreceği için dünya tüm karbon emisyonlarını yarın durdursa bile ısınma yıllarca devam edecek. Atmosfer ve okyanusların bir refleks süresi var, bu da yaklaşık 40-50 yılı bulabiliyor. Bu da bize gelecek 50 yılın iklim değişimine rezerve olduğunu, bugün frene bassak kamyonun 50 yıl sonra duracağını söylüyor. Aslında bu bulgular, insanların Kuzey Kutbu’nu çoktan tahrip ettiğine ve bu değişikliklere mümkün olduğu kadar çabuk adapte olmak gerektiğine işaret ediyor.  

Çoooook ama çok başka bir nokta daha var: Permafrostlar, gezegenimizin en büyük CİVA deposu. Ne kadar biliyor musunuz? Bütün atmosfer, topraklar ve okyanuslarda bulunan ağır metalleri toplayın, sonra 2 ile çarpın, hepsinin toplamının iki katına eş değer demek. Muazzam bir miktardan bahsediyoruz. 2100 yılına kadar permafrostun çözünme miktarı için tahminler de %30 ile 90 arasında gösteriyor. Yani en az çözünme %30. Ve bildiğiniz üzere cıva zehirli bir metal, başta beyin olmak üzere çoğu organa zarar verebilecek tehlikeli bir madde kendisi. Donmuş toprakların erimesiyle de havaya, sulara karışması da an meselesi oluyor tabiatıyla.

Finlandiya’da, permafrostun çözünmeye başladığı kısımlarda yolda dalgalanmaların gerçekleştiği bir karayolu. JAN HJORT

Biliyorum, negatif şeylerden bahsettik hep ama olumsuzlukları es geçmek yerine konuşarak zararı kaldırmak yada en aza indirmek de aslında artıya geçmek olarak değerlendirilmeli. Evin bütçesinde geliri artırmanın yanında gereksiz giderleri de ortadan kaldırmak total bütçeyi artırmak demek Ayrıca tüm bun bizim sebep olduğumuz şeyler, bu yüzden çözümü de yine bizde, eğer geç kalmadıysak eğer. İşte çözümü buradan başlatalım, ihtiyacımızın üzerinde tüketmeyelim. Bol oksijenli, az karbonlu yeni yıllar diliyorum 

 

 

Bünyamin Sürmeli’den Ocak ayı hava durumu tahmini

Herkese merhaba,

İki gündür İstanbul’da etkisini gösteren kar yağışları  8 Ocak’tan sonra etkisini yitirmeye başlayacak, fakat soğuklar sıfırın derecenin altında özellikle gece saatlerinde il çevresinde etkisini devam ettirecek.

İç Ege, İç Anadolu ve Batı Karadeniz sıfırın altında Salı gününden itibaren kar yağışı kendisini gösterecek. Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz’de sağanak yağışlar, beraberinde sel riskini de getirebilir. Özellikle Doğu Anadolu bölgesinde sağanak yağışların bitiminden sonra kar yağışının kuvvetlenerek devam etmesini bekliyoruz.

Ege ve Batı Karadeniz’de daha sonra ise Marmara’da, Çarşamba, Perşembe ve Cuma’dan itibaren kuvvetli lodos bekleniyor. Lodos, deniz ulaşımında aksaklıklara neden olabilir. Dışarı çıkmadan önce buna göre plan yapmanızı öneririz. Lodosla beraber sıcaklıklar artacak ve sağanak yağışlar görülecek.

Bu ay için genel bir tahminde bulunmamız gerekirse eğer, bu ayın 23 ve 24’üne kadar şu andakine benzerlik gösteren bir soğuk hava dalgası gözükmüyor. Özellikle İstanbul’da hava sıcakları dönemsel olarak artış ve düşüş gösterse de şimdikine benzer bir hava durumu yaşanmayacak. Bu süreçte Batı Karadeniz dolaylarında kar beklentisi devam ediyor. Benzer durum İç Anadolu ve Doğu Anadolu için de geçerli.

Ay sonuna kadar Türkiye genelinde sıcaklık ortalaması yarım ve 1 derecelerdeyken, Marmara’da ise 1.5 dereceye yakın izleyecek.

Herkese iyi haftalar.

AVM Otoparkında Kaza Olduğunda Yapılması Gerekenler

Kazanın sizi nerede ne zaman bulacağını bilemiyorsunuz. Bu nedenle önleminizi önceden almak ve haklarınızı detaylı olarak öğrenmek yapmanız gerekenlerin başında yer alıyor. En sık yaşanan kazalar arasında park halindeki araçların başına gelenler yer alıyor. Ancak bu tip kazaların oluş yeri ve şekli, diğer kazalara kıyasla detaylı olarak belirtilmediğinden kafa karıştırıcı olabiliyor. Başınıza böyle bir şey geldiğinde ne yapmanız gerektiğine dair prosedürü bilmeniz gerekiyor.

Birçok insan, avm otoparklarını diğerlerine kıyasla daha güvenli oldukları için tercih ediyor. Ancak araç sahiplerinin başına gelen en sık kazalardan birisi de park halindeki araçlarına çarpılması oluyor. Yine aynı şekilde görece dar olan avm otopark alanlarında çarpışmalar da sık yaşanıyor. AVM otoparkında kazaya karışmanız halinde yapmanız gereken ise diğer kazalardan çok da farklı değil.

AVM Otoparkında Kaza, Trafik Sigortası Tarafından Karşılanır Mı?

Olası bir hasar anında ne yapacağınızı biliyor olmak hasarın hızlı karşılanmasını sağlamak adına oldukça önemlidir. Ancak trafik dışı olarak kabul edilen alanlarda yaşanan kazalarda pek çok kişi ne yapması gerektiğinden emin olamaz. Karayolları Trafik Kanunu’nun bu konudaki kapsamının karayollarında uygulanır şeklinde olduğu belirtilir ancak madde 2’de aynı zamanda kamuya açık alanları da bu hükümlere dahil eder. Alışveriş merkezlerinin özel işletmeler oluşu, bu konudaki en büyük soru işaretini doğuran noktadır. Bunun dışında zorunlu trafik sigortanız karşı tarafta meydana gelebilecek hasarı karşılamak için teminat verirken; kasko sizin hasarlarınızı kapsar. Bu nedenle aracınızın kaskolu olduğuna emin olmanız gerekmektedir. Bu sayede başınıza gelebilecek olası kazalarda hasar durumlarında bunu karşılamanız kolaylaşacaktır.

Kasko ve Zorunlu Trafik Sigortası Farkları Nelerdir? 

Yukarıda da belirttiğimiz gibi zorunlu trafik sigortası, trafikte ve trafiğe bağlı yollarda oluşabilecek kazalar sonucunda meydana gelen hasarları karşı taraf için karşılamakla yükümlü olan sigorta çeşididir. Kasko ise sizin aracınızda oluşabilecek hasarı temin etmekle yükümlüdür.

Otoparkta Meydana Gelen Kazalarda Ne Yapılmalıyım?

Olası bir kaza durumunda ilk dikkat etmeniz gereken nokta, bir kaza tespit tutanağı olacaktır. Kaza tespit tutanağınızın detaylı ve eksiksiz olarak hazırlandığından emin olmalısınız. Herhangi bir yaralama söz konusu ise durumu polise de bildirmeniz gerekmektedir. Bunun yanında aracınıza hasar veren kişiyi belirleyemiyorsanız yine en yakın karakola gitmeniz gerekmektedir. Bu sayede kamera kayıtlarına ulaşılarak hasar anını ve sorumlu kişileri tespit etmek mümkün olacaktır. Bunun ardından sigorta şirketinizde irtibata geçerek onları durumdan haberdar etmeli ve elinizdeki belgelerle konuyu kendilerine sunmanız gerekmektedir. Yapılacak incelemelerin ardından işlemleriniz gerçekleştirilecektir.

 Sigorta Kapsamımı Genişletebilir Miyim?

Kaskonuzun olmasının yanında bu gibi durumları öngörerek kendiniz için en verimli olacak paketi seçmeniz de son derece önem taşıyor. Kasko, sizin aracınızın başına gelebilecek hasarı karşılıyor. Fakat sizin de park halindeki bir araca çarpmanız ya da manevra sırasında hasar vermeniz olasıdır. Hal böyleyken, otoparklarda meydana gelebilecek kaza olasılıklarını, park halindeki bir araca çarpma ihtimalinizi, manevra sırasında meydana gelebilecek çizikleri, giriş-çıkış sırasında oluşabilecek durumları öngörerek kendinize en uygun paketi seçmiş olmanız, sizi tüm bu belirsizliklerden koruyacak ve hasarınızı temin edebilmenize imkan sağlayacaktır.

Kazalar, beklenmedik ve ani karşılaşılan durumlar olduğundan her konuda onlara hazır olmak oldukça önemlidir. Haliyle haklarınızı bilmek ve kapsamlarına hakim olmak da aynı şekilde önem taşımaktadır. Bu nedenle kendinizi ve aracınızı önceden teminat altına almak en doğru karar olacaktır. Sizin için en doğru şekilde detaylandırılmış kasko seçeneklerini değerlendirmek için teklif almayı ve araç sigortanızı ertelemeden yaptırmayı ihmal etmeyin.

 

Bünyamin Sürmeli’den 31 Aralık-12 Ocak hava durumu tahmini

Herkese merhaba,

Aralık ayının sonlarına doğru ülkemizde kuvvetini arttıran kar yağışlarının, Ocak ayında özellikle Marmara’da kendisini iyice göstereceği neredeyse kesin gibi. Uzun zamandır İstanbul’da beklenen kuvvetli kar yağışının Cuma günü etkisini göstermesi bekleniyor. Cuma günü İstanbul’da dışarı çıkmak isteyenler, soğuk ama güzel bir İstanbul’la karşılaşabilirler.

1 ve 2 Ocak’ta Güney Ege ve Akdeniz’de sağanak yağıştan kaynaklı sel riski bulunmakta. 3 Ocak’ta dahil olmak üzere İç Anadolu’nun Güneyi, Doğu Anadolu ve Batı Karadeniz’de kar bekleniyor. Özellikle Niğde ve Aksaray civarındakiler kar yağışına hazırlıklı olmalı.

https://youtu.be/7eG-oMo8nJY

4 Ocak’ta Doğu Akdeniz ve Güneydoğu’da sel riski var. Cuma günü ise, Ege ve Marmara’da kar yağışı, önceki yağışlara oranla biraz daha kuvvetli olabilir. İstanbul’un yüksek kesimlerinde karın tutma ihtimali daha yüksek. 6-7 Ocak’ta İç Ege, İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da kar bekleniyor. 9 Ocak’ta İç Ege, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu’da kar yağışı etkisini gösterebilir.

12 ve 13 Ocak’ta Marmara, Kıyı Ege ve Akdeniz dışında yurdun büyük kısmında kar bekleniyor.

Mutlu seneler.

Tarihte Ocak ayında yaşanan olağanüstü hava olayları

Bir zamanlar hava durumu haberleri “Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız güzel olsun” sloganıyla adeta bütünleşmişti. Günümüzde de başka haberleri dinlemeyip sadece hava durumunu takip edenlerin sayısı hiç de az değil. “Yazın yüksek nemden uykular kaçacak mı?” diye merakla takip edilen hava olayları, kışın ise “Kar yağsa da okula ya da işe gitmeyip kar tatili yapsak!” hayalleriyle bütünleşiyor. Ana haberi sunan spikerin adını bile bilmezken Bünyamin Sürmeli’yi merakla bekliyorsanız, ve O televizyonda göründüğünde “zap” yapmak şöyle dursun adeta ekrana kilitleniyorsanız, kendinizi meteoroloji meraklısı olarak tanımlayabilirsiniz.

Her ne kadar artık mahallemizin hava durumuna anlık olarak cep telefonu uygulamalarından ulaşabilsek de kimi zaman tahminler şaşabiliyor. Hatta Bünyamin Sürmeli bile zaman zaman ufak yanılgılara düşebiliyor. Çünkü küresel ısınma denilen bir gerçek var. Ve bu “küresel ısınma” canavarı nedeniyle maalesef ki kimliklerini kaybeden, kendinden beklenmeyen davranışlar sergileyen mevsimlere tanık oluyoruz. Misal, geçmekte olan Ocak 2018’e bir bakınız. Adeta kış mevsimi içinde bir ay olduğunu unutmuş; kendini ekim kasım zanneden; deyim yerindeyse “yalancı sonbahar” gibi davranan bir ocak ayı yaşadık bu sene. Oysa geçmişte böyle miydi? Elbette değildi. İsterseniz gelin tarihte Ocak ayında yaşanan olağanüstü hava olayları hakkında bilgilerimizi tazeleyelim:

2017’de Son Otuz Senenin En Soğuk Ocak Ayını Yaşadık

Çok gerilere gitmeye gerek yok. Geçen yılın ocak ayı hava şartları durumunu hatırlayın. İstanbul’un sahil semtlerinde bile günlerce kar kalkmamıştı. En soğuk geçen 1992 kışını aratmayan 2017’nin rekoru malesef 2018’in Ocak ayında kırılamadı. Unutulmayan 1992 kışına çok benzeyen 2017 kışında, özellikle İstanbul’da akıllardan çıkmayacak kar rekorları kırıldı. Elbette bu rekorlarda bir önceki yıl rekor seviyeye ulaşan küresel ısınmanın payını yadsımamak gerekiyor.

Ülkemizin Unutulmaz Kış Efsanesi; Ocak 1992

Olağanüstü hava olayları konusu açılınca elbette 1992 kışına değinmemek olmaz. 1992 kışının efsane olmasının bir çok nedeni var. Birincisi, o sene başta Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere ülkemizin pek çok bölgesinde yoğun kar yağışları olmuştu. Yeni yıla pek çok şehir kar altında romantik bir manzarada girmişti. Hatta Antalya, Muğla, Adana gibi kar yağması neredeyse hayal olan şehirlerimiz bile kara kışla tanışmıştı.

İşte bu nedenle 1992 Ocak ayı, ülkemizin meteoroloji tarihinde özel bir önem taşıyor. Ve “Son 45 yılın en soğuk kışı” unvanını taşıyan 1992 kışının baş rollerinde elbette ki ocak ayı da yer alıyor.

1929’da Tuna Nehri Dondu!

Tarihte biraz daha eskilere gidersek, 1929’un meşhur kışına rastlarız. O sene İstanbul’da 6 Ocak’ta kar yağmaya başlamış ve hiç durmadan 12 Mart’a kadar 55 gün devam etmişti. İstanbul’un pek çok yerinde kar kalınlığının 4-5 metreye ulaşması, açlıktan şehre inen kurtlar gibi söylenceler abartı değil, alışılan sıradan olaylardı. Tabii ki sadece ülkemiz değil, başka ülkeler de bu sistemin etkisinde kalmıştı. Mesela o sene Tuna Nehri’nin donmasına tanık oldu insanlar.. Nehirden çözülen buzların dalgalarla sürüklenerek gelip İstanbul Boğazı’nın en dar yeri olan Rumelihisarı’nı tıkaması da hafızalardan silinmeyen önemli kış olayları arasında kendine yer buluyor elbette.

2014’ün Ocak Ayı Dünya Çapında Olağanüstü Olaylara Sahne Oldu

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO)’ya göre 2014’ün ilk 6 haftasında olağanüstü hava olayları arasında fırtına, sel, yağmur gibi pek çok şey görüldü. 2014 Ocak Ayı’nda güney yarımkürede yer alan Avustralya’da Mebourne, Cabberra gibi kentlerde sıcaklık rekorları kırılırken, hem ekvatorda hem de kutup noktalarında ekstrem olaylar yaşandı. ABD’nin doğusunda ekstra soğuklar, Avrupa’da fırtınalar, Alpler’de aşırı kar yağışı, yani bunların hepsi bir aradaydı.

Şimdilik bu kadarını sizlerle paylaştık. Ocak ayının meteorolojik mucizelerine daha yakından tanık olmak için Bünyamin Sürmeli’nin sitemizde yer alan yazılarını takip etmeyi sakın unutmayın.

Social Share Buttons and Icons powered by Ultimatelysocial